AYM, zorunlu askerlik görevi sırasında meydana gelen ölüm nedeniyle açılan tam yargı davasının, süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Kararın en önemli noktası; idarenin meydana gelen zarardan sorumlu olduğunun 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (“İYUK”) kapsamında tam yargı davası için öngörülen 1 yıllık süre içerisinde öğrenilmesinin mümkün olmaması halinde 1 yıllık sürenin katı bir şekilde uygulanmasının hak ihlali sayılmasıdır. (AYM’nin 16.03.2023 tarihli ve 32207 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 2019/24350 Başvuru Numaralı kararı)
Başvuruya konu somut olayda, başvurucunun yakınlarından olan Nevzat Bitik, jandarma karakolunda jandarma er olarak askerlik görevini ifa ederken 22.05.2012 tarihinde vefat etmiştir. Ölüm olayının ardından, kusuru veya ihmali bulunduğu düşünülen askeri personel hakkında Jandarma Komutanlığınca yapılan idari tahkikatın ardından 30.05.2012 tarihli rapor düzenlenmiştir. Raporda olay ile ilgili kusuru veya ihmali bulunan personelin bulunmadığı belirtilmiştir. Müteveffanın babası tarafından, müteveffaya baskı ve şiddet uygulandığı ve müteveffanın ölümüne bunun sebep olabileceği iddiasıyla 04.07.2012 tarihinde İçişleri Bakanlığına başvuru yapılmıştır. Olayla ilgili 12.06.2012 tarihinde soruşturma emri verilmiştir.
Ayrıca müteveffanın ölüm sebebinin tespiti için düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporunda çakmak gazı solunması ve buna bağlı komplikasyonların ölüme sebep olduğu vurgulanmıştır. Müteveffaya uygulanan tıbbi müdahalenin de uygun ve eksiksiz olarak yapıldığına raporda yer verilmiştir. Yürütülen ceza soruşturmasında da savcılık tarafından 14.02.2012 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.
Daha sonraki tarihlerde, müteveffa ile aynı dönemde askerlik yapan Jandarma Er E.K.’nın (tanık) başvurucuların avukatının hukuk bürosuna gelerek müteveffanın ölümünde idarenin hizmet kusurunun olabileceği yönünde 03.05.2017 tarihinde beyanda bulunmuştur. Söz konusu beyan tutanak altına alınmış ve buna dayanarak 22.05.2017 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı’na (“İdare”) başvuru yapılmıştır. İdareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine 90.000 TL manevi, 12.000 TL maddi tazminat istemli tam yargı davası açılmıştır. Başvurucular dava dilekçesinde idarenin ölümün üzerine yeterince gitmeyip soruşturmayı eksik ve hatalı tamamladığını ileri sürmüştür.
İdare mahkemesi, 10.10.2017 tarihli kararıyla davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir. Gerekçede, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin şart olduğu belirtilmiştir. Buna karşılık, ölüm olayının 22.05.2012 tarihinde gerçekleştiği hatırlatılarak bu tarihten sonra süresi içinde yapılmayan başvuru üzerine açılan davanın reddedilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi ve kararın istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşmesi üzerine başvurucular, AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştur.
Başvurucular, ilk başta ölüm olayının çakmak gazı zehirlenmesi sonucu gerçekleştiğini düşündüklerini ancak müteveffa ile aynı dönemde askerlik yapan tanığın beyanı üzerine İdarenin hizmet kusurunun olabileceği yönünde şüphelerinin oluştuğunu belirtmiştir. Bu bağlamda başvurucular, idari başvuru süresinin olayın gerçekleştiği tarihten değil zarara neden olan eylemin idari nitelikte olduğunun ortaya çıktığı tarihten başlaması gerektiğini belirtmişlerdir. Sonuç olarak, davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin adil yargılanma hakkının ihlaline yol açtığını ileri sürmüşlerdir.
AYM uyuşmazlığı, adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirmiştir. Somut olayda başvurucuların, maddi ve manevi tazminat istemiyle açtıktan davanın süre aşımından reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Daha sonrasında AYM müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığını ve uyuşmazlığın esasını incelemeye geçmiştir. Müdahalenin kanuni dayanağı, İYUK m. 13’te düzenlenen dava açma süresidir. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü açısından büyük önem taşımaktadır. Nitekim, dava açma süresini öngören kanun hükümlerini yorumlarken sınırlamanın istisna olduğu ilkesini gözeterek aşın şekilcilikten kaçınmalı ve yorum kurallarının imkan verdiği ölçüde davayı ayakta tutma yolunda bir yaklaşım benimsemelidir. Bununla birlikte mahkemelerin sürenin varlık sebebini anlamsız kılma pahasına yorum kurallarının sınırlarını zorlayarak kanunda öngörülen dava açma süresini bertaraf etmesi hukuki güvenlik ve istikrar ilkesinin zedelenmesine neden olabilir.
İlkeleri olaya uygulayan AYM’ye göre, başvurucular idari başvuru süresinin başlangıç tarihi olarak ölüm olayının gerçekleştiği tarihin esas alınmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini öne sürmektedirler. AYM bireysel başvuruya konu kararı değerlendirmiş ve derece mahkemesinin, olayla ilgili olarak müteveffa ile aynı dönemde askerlik yapan şahsın ölüm olayında idarenin hizmet kusurunun olabileceği yönündeki beyanının da başvurucuların dava açma süresine etkisinin bulunmadığı yönündeki gerekçesine yer vermiştir. Daha sonrasında, idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasında idarenin tazminle yükümlü tutulabilmesi için ortada idari eylem ve zarar olması ve zararla idari eylem arasında illiyet bağı bulunması gerektiği hatırlatılmıştır.
AYM, daha önce benzer konulu bireysel başvuru kararlarına atıf yapmıştır. Anılan kararlarda, zararı meydana getiren eylemin idari nitelikte olduğunun veya yol açtığı zararın ya da arasındaki illiyet bağının eylemden çok sonra anlaşıldığı veya ortaya konulabildiği durumlarda dava açma süresinin bu tarihlerden sonra başlayacağı kabul edilmiştir. Ayrıca özellikle askeri görev sırasında meydana gelen kaybolma, ölüm, yaralanma gibi durumlarda vakaya sebebiyet veren olgunun saldın, kaza, ihmal olup olmadığı yapılan adli veya idari soruşturma sonucu ortaya çıkarılacaktır. Bu bağlamda soruşturma sırasında veya sonucunda elde edilen bilgiler ilgililerin dava hakkı olup olmadığı tespit edilebilecektir.
Somut olayda ise, müteveffa ile aynı dönemde askerlik yapan Jandarma Er E.K.’nın çakmak gazının yabancı kişilerce birliğe denetimsiz olarak sokulduğu ve bu konuda tedbir alınmayarak ölüm vakasında idarenin hizmet kusurunun olabileceği yönündeki iddiasının 03.05.2017 tarihinde ortaya çıktığı görülmüştür. Başka bir deyişle, başvurucuların 03.05.2017 tarihine kadar ölüm olayına sebebiyet veren olguya, eylemin idari niteliğine dair bir bilgiye ve veriye sahip olmadığı anlaşılmıştır. Bu haliyle başvurucuların dava açma süresinin ölüm olayından başlatılması mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum olduğu olup bu yorumun başvurucuların mahkemeye erişim hakkını aşırı derecede güçleştirdiği tespit edilmiştir.
Sonuç olarak AYM, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiş ve kararın yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Hazırlayanlar:
Stj. Av. Cevdet Emre Koçak
Av. Doğa Can Altınözlü