Mevzuat Değişiklikleri

Yargı Alanında Önemli Değişiklikler İçeren 9. Yargı Paketi Yayınlandı

Kamuoyunda 9. Yargı Paketi olarak bilinen yargı alanında köklü düzenlemeler içeren 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“Kanun”), 14.11.2024 Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Kanun ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”), 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK), 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”) ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”) başta olmak üzere pek çok alanda önemli değişiklikler öngörülmektedir.

Kanunun gerekçesi incelendiği zaman temel amacın, adalet hizmetlerinin etkinliğini arttırmaya, yargı sürecini hızlandırmaya, suçla etkin mücadele sağlamaya, temel hak ve özgürlüklerin korunması ve genişletilmesini sağlamaya, aile kurumunu güçlendirmeye, hukuk ve ceza uyuşmazlıklarında alternatif çözüm yöntemlerinin alanlarını genişletmeye, hak arama hürriyetinin daha etkin şekilde kullanılabilmesine imkan tanınmaya çalışıldığı ve son dönemlerde Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”) vermiş olduğu iptal kararları doğrultusunda gerekli kanuni düzenlemelerin yapılmasının hedeflendiği görülmektedir. Kanun henüz teklif aşamasındayken yapmış olduğumuz çalışmaya bağlantıyı kullanarak erişebilirsiniz. Kanunun detaylarına aşağıda yer vermekteyiz.

 

1- İİK Kapsamında Açık Artırma Usulünde Değişikliğe Gidilmiştir

Bilindiği üzere, 24.11.2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanunla İİK’da yapılan değişiklikle, açık artırmaların fiziki ortamda yapılması usulü kaldırılmış ve açık artırmaların tamamen elektronik ortamda yapılması kabul edilmiştir. Böylelikle açık artırmaların Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine entegre elektronik satış portalında yapılması sağlanmıştır. Kanun’un 1. maddesi ile bu sistemin etkin ve verimli bir şekilde işlemesini sağlamak amacıyla değişiklik yapılması öngörülmektedir.

Yapılan düzenlemeye göre elektronik ortamda açık artırma suretiyle satışta teklifler arasındaki fark, satışa çıkarılan malın muhammen kıymetinin binde beşinden ve her halde 1.000 Türk lirasından az olamayacaktır. Ayrıca İİK m. 111/6 hükmü de aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

“Açık artırma süresinin son on dakikası içinde yeni bir teklifin verilmesi halinde açık artırma üç dakika uzatılır. Uzama süresi içinde yeni bir teklif verilmesi halinde açık artırma süresi her yeni teklifin verilmesinden itibaren üç dakika uzatılır. Son uzama süresi içinde yeni bir teklif verilmezse mal en yüksek teklif verene ihale edilir. Uzama sürelerinin toplamı bir saati geçemez. Bir saatlik süre Adalet Bakanlığının kararıyla kısaltılabilir, uzatılabilir veya kaldırılabilir ve bu kararlar Bakanlığın resmi İnternet sitesinde duyurulur.”

Eklenen maddeyle beraber, açık artırma süresinin son 10 dakikası içinde yeni bir teklifin verilmesi halinde açık artırma 3 dakika uzatılacaktır. Uzama süresi içinde yeni bir teklif verilmesi halinde açık artırma süresi her yeni teklifin verilmesinden itibaren 3 dakika uzatılacaktır Son uzama süresi içinde yeni bir teklif verilmezse mal en yüksek teklif verene ihale edilecektir. Uzama sürelerinin toplamı bir saati geçemeyecektir. Bir saatlik süre Adalet Bakanlığının kararıyla kısaltılabilecek, uzatılabilecek veya kaldırılabilecek ve bu kararlar Bakanlığın resmi internet sitesinde duyurulacaktır.

Elektronik ortamda açık artırma suretiyle satışta teklifler arasındaki fark, satışa çıkarılan malın muhammen kıymetinin binde beşinden ve her halde 1000 Türk lirasından az olamayacaktır.

 

2- İcra Mahkemeleri Kararları Hakkında Verilen Bozma veya Kaldırma Kararından Sonra İİK Kapsamında Her Sene Güncellenen Parasal Sınırların Değişmesi Halinde Kararın Kanun Yoluna Açık Olup Olmayacağının Tespitinde Esas Alınacak Parasal Sınır Açıklığa Kavuşturulmaktadır

Uzun süreden beri sadece İİK ile sınırlı olmamak üzere pek çok yargı alanında, bir kararın istinaf veya temyiz kanun yolunda incelenmesinde verilen kaldırma ile bozma kararından sonra derece mahkemelerinin verdikleri kararların istinaf veya temyiz kanun yoluna açık olup olmayacağı tartışmalıydı.

Örneklemek gerekirse ilk derece mahkemesinin 2022 yılında vermiş olduğu bir karara karşı İİK’daki parasal sınırlar dikkate alındığında istinaf yoluna gidilmesi mümkündür. Bu şekilde istinafa başvurulduktan sonra istinaf merci, ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı tekrar ilk derece mahkemesine göndermektedir. İstinaf kararı sonrasında ilk derece mahkemesi 2024 yılında tekrar bir karar vermektedir. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu ilk karar 2022 yılı için miktar itibariyle istinaf kanun yoluna açık iken 2024 yılında güncellenen parasal değerlerden ötürü ilk derece mahkemesinin kaldırma kararından sonra verdiği ikinci kararın istinaf kanun yoluna kapalı olması gündeme gelmekteydi. Bu durum aynı şekilde, istinaf kararının Temyiz incelemesinde bozulması halinde de yeni verilecek istinaf kararının, Temyiz yoluna açık olup olmayacağı noktasında da gündeme gelmekteydi.

Kanun koyucu tam da bu noktada yaşanan sorunların çözümü adına, Kanun m. 2 ile İİK Ek m. 1’e aşağıdaki hükmün eklenmesine karar vermiştir:

“İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alman parasal sınırda yeniden değerleme nedeniyle meydana gelen artış, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargıtay’ın bozma kararlan üzerine yeniden verilen kararlar hakkında uygulanmaz, ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sınırlar esas alınır.”

Söz konusu düzenlemeyle birlikte artık istinaf veya temyiz kanun yolunda bir kararın kaldırılmasına veya bozulmasına karar verilmesi halinde derece mahkemesinin yeniden karar vereceği durumda, yeni verilen karar tarihinde değil; ilk verilen karar tarihinde uygulanan parasal sınıra göre kararın kanun yoluna açık olup olmadığı değerlendirilecektir.

Bu düzenleme, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma veya Yargıtayın bozma kararları üzerine 14.11.2024 tarihinden itibaren yeniden verilen kararlar hakkında uygulanır.

 

3- Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı ve İdari Yargı Ön Sınavı, İçerik İtibariyle Daha Kapsamlı Hale Getirilmiştir

Kanun’un 4. maddesi ile Yükseköğretim Kanunu’nda değişiklik yapılacaktır. Yapılacak olan değişikliğe göre Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı ve İdari Yargı Ön Sınavı’nda soru sorulacak alanlar arasına milletlerarası hukuk, milletlerarası özel hukuk, genel kamu hukuku ve sosyal güvenlik hukuku eklenmiştir. Ayrıca ihtiyaç duyulması halinde bu alanlara, yönetmelikle yeni hukuk alanlarının eklenebilmesine ilişkin yetki de verilmiştir.

 

4- İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri’nde Tek Hakimle Çözülecek Davaların Tespitinde Uygulanan Parasal Sınırların Tespitinde Değişikliğe Gidilmiştir

Bilindiği üzere, 06.01.1982 tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun (“2576 sayılı Kanun”), idari yargıda tek hakim ile çözülecek davalardaki parasal sınırları belirlemektedir. 2576 sayılı Kanun m. 7’de yer alan parasal sınırlar her yıl yeniden değerleme oranına göre artırılmaktadır ve maddede belirtilen parasal sınırların altında kalan uyuşmazlıkların, idare veya vergi mahkemesi heyetindeki hakimlerden sadece birisi tarafından çözülmesi öngörülmektedir.

Kanun m. 5 ile 2576 sayılı Kanun Ek Madde 1 hükmüne, “Tek hâkimle çözümlenecek davaların belirlenmesinde dava tarihindeki, miktar artırımı yapılan hâllerde ise artırımın yapıldığı tarihteki parasal sınır esas alınır.” ibaresi eklenmiştir. Söz konusu eklemeyle beraber, tek hakkimle çözümlenecek davalar tespit edilirken ikili bir ayrıma gidilmiştir. Buna göre tek hakimle bakılacak davalar belirlenirken, dava tarihindeki parasal sınır esas alınacaktır. Tam yargı davaları özelinde bakıldığında ise, davaya tek hakimin bakıp bakmayacağı, dava değerinin artırıldığı yapıldığı tarihte geçerli olan parasal sınıra göre tespit edilecektir.

2576 sayılı Kanun Ek Madde 1 hükmünde önceden yer alan, “Yukarıdaki fıkra uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere uygulanan parasal sınırların artışı, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce idare ve vergi mahkemelerince nihai olarak karara bağlanmış davalar ile Danıştay’ın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece yeniden bakılan davalarda uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ise kaldırılmıştır.

 

5- Yediemin Otoparklarında Sahipleri Tarafından Teslim Alınmayan Araçların Satış Usulü Yeniden Belirlenmektedir

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ek 14. maddesinin mevcut birinci fıkrasına göre, buluntu olması nedeniyle veya trafikten menedilerek alıkonulan, ancak sahipleri tarafından altı ay içinde teslim alınmayan veya aranmayan araçlar Milli Emlak Genel Müdürlüğünce satılarak, bedelleri emanet hesabına alınmakta ve bu araçların maliklerinden adresi bilinenlere satıştan önce tebligat yapılmaktadır.

Kanun m. 8 ile yapılan düzenlemeyle, birinci fıkra kapsamında olan ve yediemin otoparklarında bulunan araçların satış usulü yeniden belirlenmektedir. Buna göre, 2918 sayılı Kanun uyarınca yediemin otoparklarında bulunan araçların ekonomiye kazandırılmaları ve bu araçların satışından elde edilen tutarın hak sahiplerine ödenmesi; hak sahiplerine ödenememesi halinde ise yine hak sahiplerine ödenmesi amacıyla muhafaza edilmesi sağlanmaktadır. Böylelikle, hem bu araçların ekonomik değerlerini yitirmesinin hem de hak sahiplerinin daha fazla mağdur olmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

 

6- Koca, Ana veya Çocuk, Soybağının Reddi Davası Açarak Babalık Karinesini Çürütebilecektir

TMK’nın 285. maddesinde evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu, babalık karinesinin TMK’nın 286. maddesi kapsamında açılan soybağının reddi davasıyla çürütebileceği ve bu davayı ancak baba ve çocuğun açabileceği düzenlenmiştir. AYM’nin 26.07.2023 tarihli ve E. 2023/37, K. 2023/140 sayılı kararıyla, söz konusu maddenin birinci fıkrası iptal edilmiştir. Birinci fıkra özetle, babaya soybağının reddi davasını açma yetkisi tanımış ve davanın ana ve çocuğa karşı açılabileceğini düzenlemişti.

Kanun’un 9. maddesi ile çocuğun soybağının sıhhatinin sağlanması amacıyla baba ve çocuğun yanı sıra anaya da soybağının reddi davası açma hakkı tanınmıştır.

Ayrıca Kanun’un 10. maddesi ile TMK m. 289/2 hükmünde de değişiklik yapılmıştır. Anılan hüküm, soybağının reddi davasının açılmasında hak düşürücü süreyi düzenlemektedir. Yapılan düzenlemeyle beraber ananın doğumdan itibaren en geç bir yıl içinde; çocuğun ise ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde soybağının reddi davası açabileceğine yönelik hak düşürücü süre öngörülmüştür. Kanun Geçici Madde 1/5 hükmüne göre; 20.07.2024 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih olan 14.11.2024 tarihi arasında 1 yıllık hak düşürücü süre dolmuş ise taraflar, 14.11.2024 tarihinden itibaren bir ay içinde soybağının reddi davası açılabilir.

Son olarak Kanun m. 11 ile TMK m. 291 hükmünde de değişikliğe gidilmiştir. Anılan hüküm, diğer ilgililerin soybağının reddi davası açma hakkını düzenlemektedir. TMK m. 291’e eklenen hüküm şu şekildedir:

“Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde baba olduğunu iddia eden kişi, kocanın altsoyu, anası veya babası, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir.”

 

7- 5325 Sayılı Kanun’a Eklenen Madde ile İstinaf Hukuk Dairesine Bir Ay İçerisinde Görev Yönünden Dosyayı İnceleme Zorunluluğu Getirilmektedir

5325 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’a, Kanun’un 13. maddesinde yer alan hüküm eklenmiştir. Eklenen hüküm şu şekildedir:

“Hukuk daireleri iş bölümü incelemesi

MADDE 35/A – İstinaf incelemesi için dosya kendisine gönderilen ilgili hukuk dairesi, bir ay içinde yapacağı ön inceleme sonucunda iş bölümü bakımından kendisini görevli görmez ise gerekçesiyle birlikte dosyayı görevli olduğu kanısına vardığı ilgili hukuk dairesine gönderir. Bir aylık sürenin bitiminden sonra veya duruşma günü verilen dosya hakkında gönderme kararı verilemez.

Gönderme kararı üzerine dosya kendisine gelen hukuk dairesi, iki hafta içinde yapacağı ön inceleme sonucunda görevli olmadığı kanaatine varırsa, varsa geçici hukuki koruma tedbirlerine dair talepler hakkında da karar vermek suretiyle dosyayı hukuk daireleri başkanlar kuruluna gönderir. İki haftalık sürenin bitiminden sonra gönderme kararı verilemez. Kurul tarafından yapılan ön inceleme sonunda verilen iş bölümüne ilişkin karar kesindir.”

Eklenen hükme göre, istinaf incelemesi için dosyanın gönderildiği ilgili hukuk dairesi, bir ay içinde yapacağı ön inceleme neticesinde iş bölümü bakımından kendisini görevli görmediği takdirde birlikte dosyayı görevli olduğu kanısına vardığı ilgili hukuk dairesine gönderecektir. Bir aylık sürenin bitiminden sonra veya duruşma günü verilen dosya hakkında gönderme kararı verilemeyecektir.

 

8- Hakaret Suçuna, Uzlaştırma Kurumuna ve Ön Ödeme Kurumuna Yeni Düzenlemeler Getirilmektedir

  • Kanun’un 14. maddesi ile soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan hakaret suçu bakımından şikayet süresinin her ne suretle olursa olsun fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki yılı geçemeyeceği yönünde düzenleme yapılmıştır. Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı hakaret suçu bakımından TCK m. 73/1-2 başta olmak üzere ilgili hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Ancak bu suç bakımından şikayet süresi, fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki yılı geçemeyecektir. Kanun m. 18 ile TCK’ya eklenen Geçici Madde 7/1 kapsamında; şikayet süresinde yapılan değişikliğin, maddenin yürürlüğe girdiği tarih olan 14.11.2024 itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından uygulanmayacağı düzenlenmiştir.
  • Kanun 15. maddesi ile TCK’nın 125. maddesinin ikinci fıkrasında, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bendinde ve dördüncü fıkrasında düzenlenen hakaret suçu ön ödeme kapsamına alınmış ve ön ödeme kurumunun kapsamı genişletilmiştir. Buna göre, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle hakaret suçunun işlenmesi halinde TCK m. 75’e göre ön ödeme hükümleri uygulanacaktır. Aynı şekilde, TCK m. 125’in ikinci fıkrasındaki hakaret suçunun aynı maddenin üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bendi kapsamında ve/veya alenen işlenmesi halinde de önödeme hükümleri uygulanacaktır. Bu suçun beş yıl içinde yeniden işlenmesi halinde altıncı fıkra uyarınca ön ödeme hükümleri uygulanmayacak ve fail hakkında kamu davası açılacaktır. Burada özellikle TCK m. 125/1’de düzenlenen şekildeki hakaret suçunun ön ödeme kapsamında olmadığına dikkat edilmesi gerekmektedir. Kanun m. 18 ile TCK’ya eklenen Geçici Madde 7/2 kapsamında; 14.11.2024 tarihi itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından yukarıda yer verilen düzenleme uygulanmayacaktır.
  • AYM’nin 26.07.2023 tarihli ve E. 2023/43, K. 2023/141 sayılı kararıyla Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin ondokuzuncu fıkrasının beşinci cümlesinde yer alan “Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz;” ibaresi iptal edilmiştir. Karara dair detaylı açıklamalarımız için bağlantıyı Kanun’un 16. maddesi ile AYM’nin iptal kararı dikkate alınarak uzlaşmanın sağlanması halinde, uzlaşma anında tespit edilemeyen veya uzlaşmadan sonra ortaya çıkan zararlar hariç, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağı yönünde düzenleme getirilecektir.
  • Kanun’un 16. maddesi ile CMK m. 253/3’te yer alan uzlaştırmanın kapsamında değişikliğe gidilmiştir. Buna göre; TCK m. 125/2’de düzenlenen hakaret suçu uzlaştırmanın kapsamı dışına çıkarılmıştır.
  • Kanun’un 16. maddesi ile CMK m. 253/24’te değişiklik yapılmış ve uzlaştırmacı olabilmek için hukuk fakültesi mezunu olma şartı getirilmiştir.
  • Son olarak, Kanun m. 17 ile CMK m. 254/2 hükmünde değişiklik yapılmıştır. CMK m. 254/2 hükmü en özet haliyle, kamu davası açıldıktan sonra suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde uygulanacak usulleri düzenlemektedir. Değişiklik öncesi CMK m. 254/2 hükmü şu şekildeydi:

“Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.”

 

Yapılan değişiklik sonrası hükmün yeni hali ise şu şekildedir:

“(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde durma kararı verilir. Durma süresince zamanaşımı işlemez. Uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkemece yargılamaya kaldığı yerden devam olunur.”

Yapılan değişiklikle beraber; uzlaşma sağlanmasına rağmen uzlaşmanın karşılığı olan edimin yerine getirilmesinin ileri bırakılması veya takside bağlanması ve süreklilik arz etmesi halinde artık sanık hakkında HAGB kararı değil; durma kararı verileceği düzenlenmiştir. Uzlaşmanın gereği olan edimin gereğinin yerine getirilmemesi halinde ise yargılamaya kalınan yerden devam edilecektir.

 

9- Hukuk Mahkemeleri Kararları Hakkında Verilen Bozma veya Kaldırma Kararından Sonra HMK Kapsamında Her Sene Güncellenen Parasal Sınırların Değişmesi Halinde Kararın Kanun Yoluna Açık Olup Olmayacağının Tespitinde Esas Alınacak Parasal Sınır Açıklığa Kavuşturulmaktadır

Kanun m. 22 ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) Ek Madde 1 hükmünde değişikliğe gidilmektedir. İİK hakkında yukarıda yapılan açıklamalara benzer şekilde; uzun süreden beri HMK kapsamında da bir kararın istinaf veya temyiz kanun yolunda incelenmesinde verilen kaldırma ile bozma kararından sonra derece mahkemelerinin verdikleri kararların istinaf veya temyiz kanun yoluna açık olup olmayacağı tartışmalıydı. Tıpkı İİK düzenlemelerinde olduğu gibi HMK kapsamında da derece mahkemesinin vermiş olduğu kaldırma veya bozma öncesi ilk karar miktar itibariyle istinaf kanun yoluna açık iken sonrasında güncellenen parasal değerlerden ötürü, ilk derece mahkemesinin veya istinafın kaldırma veya bozma kararından sonra verdiği ikinci karar aleyhine istinaf veya temyiz yoluna başvurulamaması gündeme gelmekteydi.

Kanun koyucu tam da bu noktada yaşanan sorunların çözümü adına, Kanun m. 22 ile HMK Ek m. 1’e aşağıdaki hükmün eklenmesine karar vermiştir:

“(3) İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınan parasal sınırda yeniden değerleme nedeniyle meydana gelen artış, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargıtayın bozma kararları üzerine yeniden verilen kararlar hakkında uygulanmaz, ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sınırlar esas alınır.”

Söz konusu düzenlemeyle birlikte artık istinaf veya temyiz kanun yolunda bir kararın kaldırılmasına veya bozulmasına karar verilmesi halinde derece mahkemesinin yeniden karar vereceği durumda, yeni verilen karar tarihinde değil; ilk verilen karar tarihinde uygulanan parasal sınıra göre kararın kanun yoluna açık olup olmadığı değerlendirilecektir.

Bu düzenleme, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma veya Yargıtayın bozma kararları üzerine 14.11.2024 tarihinden itibaren yeniden verilen kararlar hakkında uygulanır.

 

10- 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Kapsamında Yeni Düzenlemeler Yapılmıştır

  • Kanun m. 24 ile 6325 sayılı Kanun m. 17/B hükmüne aşağıda yer verilen 6. fıkra eklenmiştir:

“(6) Anlaşma belgesinin taraflarından biri, icra edilebilirlik şerhi verilmesinden sonra tapu müdürlüğünden tescil talebinde bulunabilir. Tapu müdürlüğünce taşınmaza ilişkin mevzuatta öngörülen gerekli inceleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra resmi senet düzenlenmeksizin tescil talebi yerine getirilir.”

Eklenen hükme göre; taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklarda yapılan arabuluculuk anlaşması sonrasında taraflardan biri, icra edilebilirlik şerhi verilmesinden sonra tapu müdürlüğünden tescil talebinde bulunabilecektir. Tapu müdürlüğünce taşınmaza ilişkin mevzuatta öngörülen gerekli inceleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra resmi senet düzenlenmeksizin tescil talebi yerine getirilecektir. Bu değişiklik ile icra edilebilirlik şerhi alınan arabuluculuk anlaşma belgesine isitnaden yapılacak tescil işlemlerinde uygulamada yaşanan tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

  • Bilindiği üzere AYM, 6325 sayılı Kanun m. 18/A-11 hükmünde düzenlenen ve arabuluculuk sürecinde ilk toplantıya katılmayarak sürecin sonlanmasına sebep olan tarafın, davada haklı çıksa bile yargılama giderlerinin tamamından sorumlu olacağını ve lehine vekalet ücretine hükmedilmeyeceğini öngören düzenlemenin iptaline karar vermişti. AYM, söz konusu kuralların mahkemeye erişim hakkı ve mülkiyet hakkı üzerinde orantısız bir sınırlamaya sebep olduğuna hükmetmiştir. Karara dair detaylı açıklamalarımız için bağlantıyı kullanabilirsiniz.
  • Kanun m. 25 ile 6325 sayılı Kanun m. 18/A-11 hükmü yeniden düzenlenmiştir. Buna göre; taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilecek ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile karşı tarafın ödemekle yükümlü olduğu yargılama giderlerinin yarısından sorumlu tutulacaktır. Ayrıca bu taraf lehine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenen vekalet ücretinin yarısına hükmedilecektir.
  • Kanun m. 26 ile 6325 sayılı Kanun m. 18/B hükmüne 5. fıkra olarak aşağıdaki hüküm eklenmiştir:

“(5) Taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin anlaşma belgesinin taraflarından biri, icra edilebilirlik şerhi verilmesinden sonra tapu müdürlüğünden tescil talebinde bulunabilir. Tapu müdürlüğünce taşınmaza ilişkin mevzuatta öngörülen gerekli inceleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra resmi senet düzenlenmeksizin tescil talebi yerine getirilir.”

Eklenen hükümle beraber düzenlemenin nihai hali şu şekilde olmuştur:

  • Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar,
  • Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar,
  • 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar,
  • Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar kapsamında zorunlu dava şartı olan arabuluculuk faaliyeti sonrasında anlaşmaya varılması halinde, taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin anlaşma belgesinin taraflarından biri, icra edilebilirlik şerhi verilmesinden sonra tapu müdürlüğünden tescil talebinde bulunabilir. Tapu müdürlüğünce taşınmaza ilişkin mevzuatta öngörülen gerekli inceleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra resmi senet düzenlenmeksizin tescil talebi yerine getirilir.
  • Son olarak, Arabuluculuk eğitimini tamamlayan ve avukatlık mesleğinde 20 yıl kıdeme sahip olanlar yazılı sınava girmeden arabuluculuk siciline kaydolabilecektir.

 

11- 7306 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Kapsamında Arabuluculuk Toplantısına Katılmayan Taraf İçin Yeni Düzenlemeler Yapılmıştır

Kanun m. 28 hükmü ile 7306 sayılı Kanun m. 3/12 hükmüne sırasıyla; “karşı tarafın ödemekle yükümlü olduğu yargılama giderlerinin yarısından sorumlu tutulur.” ve “Ayrıca bu taraf lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen vekâlet ücretinin yarısına hükmedilir.” ibareleri eklenmiştir.

Eklenen hükümler değerlendirildiğinde; taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin işçi işveren uyuşmazlığından kaynaklanan ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile karşı tarafın ödemekle yükümlü olduğu yargılama giderlerinin yarısından sorumlu tutulacaktır. Ayrıca bu taraf lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen vekâlet ücretinin yarısına hükmedilir.

Son olarak belirtmek gerekir ki yukarıda yer verilen düzenlemelerin hepsi, 14.11.2024 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

 

Hazırlayan:

Av. Doğa Can Altınözlü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir