Anayasa Mahkemesinin 29.06.2022 tarihli ve 2019/17968 başvuru numaralı kararı yayınlandı.
Karar olağanüstü hal tedbirleri kapsamında kanun hükmünde kararname ile kapatılan şirketin vergi yükümlülüklerinin ihlalinden doğan vergi ve cezasının kanuni temsilci adına tarh edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlaline ilişkindir.
Başvurucu 15 Temmuz 2016 sonrasında kayyım atanıp kapatılan şirketin faal olduğu dönem kanuni temsilcisidir. Vergi İnceleme raporunda şirketin beyan dışı olarak 63 bin TL tapu harcı, 15 bin TL vergi ziayi cezası ile beraber 117 bin TL özel usulsüzlük cezası tespit edilmiş ve şirket ticaret sicilinden terkin olduğu için bu ödemenin kanuni temsilcilerine bırakılması gerektiği ifade edilmiştir.
Vergi Mahkemesine açılan davada başvurucu şirketin kamuya olan borçlarından şirketin sorumlu olduğunu belirterek kendisine yapılan tarhiyatın vergilendirme hatası olduğunu bildirmiş, tasfiye sırasında yapılmayan tarhiyatın hukuka aykırı olduğunu savunmuştur.
İlk derece mahkemesinde yapılan incelemede söz konusu idari işlemin hukuka uygun olduğu belirtilmiştir. İstinaf ve temyiz makamları başvurucunun istemini reddetmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında, 670 sayılı KHK’nın 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, kapatılan kurumların bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilmiş ise de şirketlerin tüzel kişiliğinin devam ettiği dönemdeki vergisel yükümlülüklerin ihlal edildiğinin tespiti hâlinde uygulanacak vergi ve cezaların kimin adına tarh edileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığı, vergi borcunun kanuni temsilci adına tarh edilmesini öngören bir düzenlemenin 213 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yer almadığı tespit edilmiştir. 213 sayılı Kanun’un 10. maddesine eklenen altıncı fıkrayla tasfiye dışındaki nedenlerle tüzel kişilikleri sona eren şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesinden önceki döneme ilişkin vergi ve cezalarının kanuni temsilciler adına tarh edilmesine imkân sağlanmıştır. Ancak 213 sayılı Kanun’un 10. maddesine eklenen söz konusu fıkra 21/3/2018 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğundan bu tarihten önceki işlemlere uygulanması hukuk devleti ilkesi uyarınca mümkün olmadığı kabul edilmiştir.
Sonuç olarak kararda, tasfiye dışındaki usullerle tüzel kişiliği sona eren şirketlerin tasfiyeden önceki borçlarının kanuni temsilci adına tarh edilip edilemeyeceği konusunda olay tarihinde farklı içtihatların bulunmasına rağmen ilgili hükmün yorumunda belirliliğin sağlanamaması nedeniyle hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri zedelendiği belirtilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle AYM, başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi.