Blog

İdari Yargıda İdarenin Tezlerinin Peşinen Doğru Kabul Edilmesi ve Davacının İddialarının Yeterince Araştırılmaması Adil Yargılanma Hakkının İhlaline Yol Açar

AYM; EPDK tarafından ulusal marker seviyesi geçersiz olan akaryakıt bulundurma konulu uyuşmazlıkta, hukuka uygunluk karinesinin yargı mercileri açısından uygulama bulacak bir ilke olmadığı için yargı mercilerinin peşin hükümlü davranamayacağına, idarenin her türlü işleminin hukuka uygunluğunun araştırılması gerektiğine, aksi durumda adil yargılanma hakkının ihlal edileceğine karar verdi. Kararda ayrıca, yargılamada öne sürülen iddiaların mahkemelerce değerlendirme dışı bırakılması ve bunun gerekçesinin kararda yer almaması da adil yargılanma hakkının ihlali sayılmıştır. (Anayasa Mahkemesi’nin 17.08.2023 tarihli ve 32282 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan E. 2020/5094 Başvuru Numaralı Kararı)

Başvuruya konu somut olayda EPDK tarafından başvurucunun işlettiği akaryakıt istasyonundan numuneler alınmış ve TÜBİTAK tarafından yapılan incelemeler sonucunda akaryakıttaki ulusal marker seviyesinin geçersiz olduğu tespit edilerek başvurucunun işlettiği akaryakıt istasyonu mühürlenmiştir. EPDK, başvurucunun savunmasını aldıktan sonra başvurucuya 120.000,00 TL idari para cezası uygulamıştır. Söz konusu idari para cezasının nedeni, tank tabanında yaklaşık 10 cm yükseklikte su ile karışık motorin olduğunun tespit edilmesi ve başvurucuya ait akaryakıtın yeterli seviyede ulusal marker içermemesi olarak gösterilmiştir.

Başvurucu, söz konusu idari para cezasının iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. Davada başvurucu, numunesi alınan akaryakıtın bulunduğu depodaki seviye dikkate alındığında analizin sağlıklı bir sonuç vermeyeceğini iddia etmiştir. Ancak idare mahkemesi, davanın reddine karar vermiştir.

Söz konusu karar üzerine başvurucu, temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde başvurucu; ulusal marker seviyesinin tespiti için gerekli olan numunenin tabandan 10 cm yüksekliğe kadar olan kısımdan alınmasının yasak olduğu, bu numunenin sağlıklı sonuç vermeyeceğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte başvurucu, ceza yargılamasında da hakkında bu nedenle beraat kararı verildiğini belirtmiştir. Ayrıca yargılama süresince ilgili kurumlar tarafından dosyaya sunulan dilekçelerde de akaryakıt seviyesinin 10 cm’nin altında olan bir tanktan numune alınması durumunda numunenin sağlıklı olmayacağının belirtildiğini vurgulamıştır. Danıştay, başvurucunun temyiz isteminin reddine karar vermiştir.

Kararın tebliği üzerine başvurucu, bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, ulusal marker seviyesinin tespiti için gerekli olan numunenin tabandan 10 cm yüksekliğe kadar olan kısımdan alınmasının yasak olduğunu belirtmiş, ceza yargılamasında ilgili kurumlarca mahkemeye sunulan dilekçelerin de bu yönde olduğunu vurgulamış ve mahkemelerin bu hususta bir değerlendirme yapmamış olduğu gerekçesiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, ağır ceza mahkemesindeki ceza yargılaması sonucunda da beraat ettiğini belirtmiştir.

Başvuruyu değerlendirmeye geçen AYM, uyuşmazlığı adil yargılanma hakkı ve gerekçeli karar hakkı ekseninde incelemiştir. AYM; uyuşmazlığın esasının karara bağlanmasında etkili olabilecek iddiaların ilgili ve yeterli bir gerekçeyle cevaplanmamasının, idarenin tezlerinin peşinen doğru kabul edilmesinin yargı yoluna başvuruyu anlamsız kılacağı yorumunda bulunmuştur. Başvurucu somut olayın esasına ilişkin iddiasını yeterince temellendirmiştir. Başvurucunun bu iddiaları konusunda yeterli inceleme yapılması ve bu iddiaların tartışılması gerekmektedir. AYM, buna rağmen derece mahkemesinin gereken inceleme ve tartışmayı yapmadığını ve başvurucunun esasa ilişkin iddialarının değerlendirilmediğini vurgulamıştır.

Başvurucunun temel iddiası, ulusal marker seviyesinin tespiti amacıyla tanktaki seviyesi 10 cm’nin altında olan akaryakıttan alınan numunenin sağlıklı sonuç vermeyeceğidir. Başvurucu, bu koşullarda kendisinden kaynaklanmayan eksikliklerden sorumlu tutulmasının hakkaniyetli olmadığını savunmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında AYM, yargı mercilerinin maddi olayın tespitinde aksi ispat edilemeyecek varsayımlara dayanmasının, başvuruculara tanınan usul güvencelerini anlamsız hale getireceğini ifade etmiştir. Ulusal marker seviyesinin geçersiz çıkmasının başvurucudan kaynaklanmayan ve başvurucunun önlemesi mümkün olmayan sebeplerden kaynaklandığı iddiasının idare ve yargı mercilerince açıklığa kavuşturulmaması ve yeterince tartışılmaması adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir.

Sonuç olarak AYM, başvurucunun iddialarının temyiz mercii tarafından da incelenmediğini ve yeterli gerekçe içermediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Hazırlayanlar:
Av. Doğa Can Altınözlü
Stj. Av. Cevdet Emre Koçak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir