Blog

Derdest Ceza Yargılamasından Ötürü Kişinin Terör Örgütü İle İltisaklı Sayılarak Arabuluculuk Sicilinden Silinmesi Özel Hayata Saygı Hakkının İhlalidir

AYM, hakkında terör örgütüne üye olmak suçundan kamu davası açılan başvurucunun terör örgütü ile iltisaklı kabul edilip arabulucular sicilinden silinmesinin özel hayata saygı hakkının ihlaline yol açtığına karar verdi. AYM, OHAL koşullarında dahi terör örgütüne üye olma suçundan dolayı hakkında devam eden yargılama nedeniyle başvurucunun terör örgütü ile irtibatlı veya iltisaklı olduğunun kabul edilmesini ağır bir yaptırım olarak kabul etmiştir. (AYM’nin 16.06.2023 tarihli ve 32223 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 2019/19839 Başvuru Numaralı kararı)

Başvuruya konu somut olayda, serbest avukatlık yapan ve 2014 yılından itibaren arabuluculuk faaliyetinde bulunan başvurucunun arabulucular sicilindeki kaydı Adalet Bakanlığı’nın 07.08.2017 tarihli işlemiyle silinmiştir. Gerekçe olarak ise başvurucunun; arabuluculuk siciline kaydolmak için aranan, terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olmamak şartını taşımadığı belirtilmiştir.

Bunun üzerine başvurucu, söz konusu işlemin iptal edilmesi için Ankara 18. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde, OHAL KHK'sına dayanılarak bir kişinin bütün hayatını ve mesleğini etkileyecek şekilde işlem yapılmasının hukuka uygun olmadığını vurgulamış ve terör örgütüyle ne şekilde bir bağının olduğuna ilişkin hiçbir gerekçenin bulunmadığını, hakkında verilmiş bir ceza bulunmadığını ve savunması dahi alınmadan bu işlemin gerçekleştirilmesinin hukuk devleti anlayışına aykırı olduğunu belirtmiştir. Buna karşılık davalı idare, başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün propagandasını yapma suçu kapsamında gözaltına alındığını, hakkında yürütülen soruşturma sonrasında kamu davası açıldığını ve işlem tarihi itibariyle ceza davasının devam ettiğini belirtmiştir.

Yargılama neticesinde idare mahkemesi, başvurucunun arabulucular siciline kayıt için aranan şartlardan biri olan terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı olmamak şartını taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ardından söz konusu karar istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşmiştir. Nihai kararın tebliğinden 9 ay sonra başvurucunun ceza davası yönünden beraat kararı verilmiş ve istinaf kanun yoluna başvurulmadığından karar kesinleşmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi’nin kesin ret kararı sonrasında başvurucu bireysel başvuru yoluna gitmiştir. Başvurucu; yargılama esnasında hangi nedenlerle örgütle iltisaklı ya da irtibatlı olduğuna ilişkin bir açıklama yapılmadığını, irtibat ve iltisak kavramının Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia ettiğini ancak bunun mahkemece değerlendirilmediğini öne sürmüştür.

Uyuşmazlığı değerlendiren AYM bireysel başvurunun, kişilerin mesleki hayatlarının onların özel hayatlarıyla sıkı ilişkisinin olduğu ve meslek hayatına yönelik müdahalelerde özel hayata saygı hakkına müdahalenin bulunduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla bireysel başvuru, özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

Başvurucu hakkında tesis edilen işlem tüm ülkede OHAL’in devam ettiği bir süreçte verilmiştir. Söz konusu kararın terör örgütleriyle irtibatlı ya da iltisaklı olanların kamu hizmetinin yürütüldüğü alanlardan olan arabuluculuk faaliyetinde bulunmalarının engellenmesine ilişkin olduğu, bu durumun olağanüstü halin ortaya çıkardığı tehlikeleri bertaraf etmek amacına yöneldiği tespit edilmiştir. Buna ilaveten,
her ne kadar başvurucunun arabulucular siciline kaydı beş yıla yakın bir süre sonra yeniden gerçekleştirilmişse de AYM, başvurucunun mağdur sıfatının sona ermeyeceğini belirtmiştir.

OHAL döneminde KHK ile getirilen düzenlemenin başvurucuya uygulanmasından ötürü bireysel başvuruda, Anayasa’nın 15. maddesinde yer alan sınırlamalara uygunluk yönünden inceleme yapılmıştır. Savaş, seferberlik veya ORAL gibi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı bulunmaktadır. Her ne kadar somut olayda Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan bir yükümlülüğe aykırılık saptanmamışsa da keyfi müdahale ve durumun gerekliliklerine uygunluk yönünden de değerlendirme gerekmektedir.

Somut olayda serbest avukat olan ve 2014 yılından itibaren arabuluculuk yapan başvurucu hakkında, terör örgütü üyesi olma suçu kapsamında kamu davası açılması üzerine başvurucunun arabuluculuk sicilindeki kaydı idari işlemle silinmiştir. Kaydın silinme işleminin gerekçesi, başvurucunun terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olmama koşulunu sağlamaması olarak kabul edilmiştir. İdare mahkemesi de aynı gerekçeyle başvurucunun iptal talebini reddetmiştir. Başvurucunun temel iddiası, hakkında açılan ceza davasının terör örgütüyle irtibatlı ya da iltisaklı olduğunun kabul edilmesi bakımından yeterli kabul edilemeyeceğine ve örgütle ne şekilde irtibatlı ya da iltisaklı olduğuna dair gerekçelerin ortaya konulamadığına ilişkindir.

AYM, OHAL koşulları dikkate aldığında terör örgütleriyle irtibat veya iltisakının bulunduğu hususunda objektif ve ikna edici nitelikte gerekçelerin bulunması halinde kişilerin, meşru amaçlar doğrultusunda ilave tedbirlere maruz bırakılmasını makul olarak kabul edebilmektedir. Önemli olan, bu amaç doğrultusunda tesis edilen işlemlerin ilgili mevzuat kapsamında olması ve örgütle iltisaklı ya da irtibatlı olma durumunun somut olgulara dayalı olarak tespit edilmesidir.

Somut olayda ise, devam eden bir ceza davasında başvurucunun sanık olarak yargılanması başvurucunun örgütle irtibatlı ya da iltisaklı olduğunun kabul edilebilmesi açısından bir şüpheye neden olsa da başkaca somut eylem, olay ya da olgularla desteklenmediği durumda bu türden bir şüpheye dayalı olarak işlem tesis edilmesi kamusal makamlarca ikna edici gerekçenin ortaya konulamaması sonucunu doğuracaktır. Ayrıca örgütle irtibatlı ya da iltisaklı olarak kabul edilme açısından, ceza davasının varlığına dayanılması halinde dahi ceza davası neticesinde beraat kararı verilmesi işlemi dayanaksız hale getirmektedir. Sonuç olarak, başvurucu hakkında tesis edilen işlemin gerekliliği konusunda somut olgulara dayanan yeterli gerekçeler öne sürülememiş olup başvurucunun özel hayata saygı hakkı ihlal edilmiştir.

 

Hazırlayanlar:
Stj. Av. Cevdet Emre Koçak
Av. Doğa Can Altınözlü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir