Anayasa Mahkemesi, kadastro öncesinde tapu veya benzeri bir kayıt ile mülkiyet hakkını ispatlayamayan başvurucuların mülkiyet hakkı ihlali iddiasının incelenmeksizin reddine karar verdi. AYM’nin 28.02.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararında, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik başvurularında kişilerin bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak mülkiyeti elde etme yönünde bir beklentisinin bulunmasının gerektiğini açıklamış ve bu unsurların bulunmaması halinde mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalinin bulunmadığına ancak tapu siciline güvenden kaynaklanan tazminat davasının 4 yıl 10 ay sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (28.02.2023 tarihli ve 32118 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan 17.01.2023 tarihli ve 2018/30235 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi Kararı).
AYM’nin söz konusu kararına konu olayda, Antalya’da 1980’de yapılan kadastro sonrası, murisinin tapu siciline güvenerek satın aldığı taşınmazın kadastro çalışmalarından dolayı orman olarak Hazine adına tapuya tescil edildiğini belirtilmiş, açılan tazminat davasının ise reddedildiği görülmektedir. Başvurucu, Hazinenin bedel veya tazminat ödemeyerek kendisini taşınmazından yoksun bıraktığını vurgulayarak mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ve ayrıca tazminat davasının 4 yıl 10 ay sürmesinden ötürü de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
AYM, mülkiyet hakkı ihlali iddiasını incelerken kişinin mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca mülkiyet hakkı ihlali kapsamında yapılan başvurularda başvurucunun bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak mülkiyeti elde etme yönünde meşru bir beklentisinin bulunduğunu kıstas olarak alındığını açıklamıştır. Açıklanan kıstasların olmaması halinde de mülkiyet hakkı ihlali iddialarının incelenmeksizin reddedileceği AYM tarafından hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan kararda, açılan tazminat davasının 4 yıl gibi uzun bir sürede gerçekleşmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmedilmiştir.
AYM, kararında ayrıca bundan sonraki başvuruları da etkileyecek bir içtihat değişikliğine gitmiştir. Anayasa Mahkemesi daha önce bireysel başvuru yapıldıktan sonra ölen başvurucuların mirasçılarının başvuruyu devam ettirme yönündeki taleplerini AYM’ye iletebilecekleri makul süreyi -haklı mazeretler saklı kalmak kaydıyla- ölüm tarihinden itibaren dört ay olarak kabul etmekteydi. AYM 4 aylık süre içerisinde mirasçıların kendiliğinden başvurması halinde mahkeme başvuruyu incelemekte, böyle bir talep oluşmamışsa başvurunun düşmesine karar vermekteydi. Söz konusu uygulamanın murislerinin AYM’ye yaptığı bireysel başvurudan haberdar olmayan mirasçılar yönünden mağduriyetlere yol açabileceğinden yola çıkılarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un ilgili hükümleri çerçevesinde AYM’nin ölen başvurucunun mirasçılarını durumdan haberdar etmesinin ve bireysel başvuruyu sürdürmek isteyip istemediklerini sormasının hakkaniyete daha uygun bir yöntem olacağı ve bireysel başvurunun özüyle de uyumlu olacağı yönünde karar verilmiştir.
Sonuç olarak AYM, kadastro ile hazine adına tescil edilen taşınmaz üzerinde başvurucularının mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olayda, kadastro öncesi mülkiyet sahipliğine ilişkin bir belge veya kaydolmadan hak ihlali iddiasının incelenemeyeceğine karar vermiştir. Ayrıca AYM bu karar tarihinden itibaren bireysel başvuru yaptıktan sonra vefat eden başvurucuların mirasçılarına başvuruyu sürdürmek isteyip istemeyeceğinin sorulması gerektiğini belirtmiştir.
Yazar: Stj. Av. Barış Yıldırım