Bülten

#13 Vergi Hukuku Gelişmeleri (4 – 18 Ekim 2024)

Vergi Hukuku Mevzuatında Gelişmeler

1- Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (“GİB”) tarafından 04.10.2024 tarihli Resmi Gazete’de Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 7) yayınlanmıştır. Yayınlanan Tebliğ kapsamında özetle;

  • Mücbir sebep hali 30.11.2024 tarihinde sona erecek olan; Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya illeri ile Gaziantep İlinin İslahiye ve Nurdağı ilçelerindeki dairelere 7440 sayılı Kanun kapsamında yapılacak başvuruların 28.02.2025 tarihine kadar yapılması ve ödenecek birinci taksitin (peşin ödeme dâhil) 31.03.2025 tarihine (bu tarihin resmi tatile rastlaması nedeniyle 02.04.2025 tarihine kadar), ikinci taksitin 30.04.2025 tarihine kadar (bu tarihler dâhil), diğer taksitlerin ise takip eden aylarda ödeneceği düzenlenmiştir.
  • Ayrıca 7440 sayılı Kanun kapsamında alacakları yapılandırılan il özel idareleri, belediyeler ve yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları dâhil tüm alacaklı idareler için de uygulanması gerekeceğinden, bu idarelerin mücbir sebep halinin devam etmesi uygun bulunan Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya illeri ile Gaziantep İlinin İslahiye ve Nurdağı ilçelerindeki dairelerine 7440 sayılı Kanun kapsamında yapılacak başvuru ve ödeme süreleri de uzamaktadır. (GİB tarafından 04.10.2024 tarihli ve 32682 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No: 7)

2- GİB’in resmi internet sitesinde 09.10.2024 tarihinde yayınlanan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Sirküleri /67 kapsamında 2024 yılı üçüncü geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerleme oranı % 34,14 (yüzde otuz dört virgül on dört) olarak tespit edilmiştir.

3- GİB tarafından 17.10.2024 tarihli ve 32695 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 328) kapsamında; konut ve işyerlerini kiralamalarında ve haftalık, günlük veya benzeri şekilde kısa süreli konut kiralamalarında, kiraya verenler ve bunları kiralayanların, kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerini bankalar veya PTT aracılığıyla tevsik etmesi zorunluluğu getirilmiştir. Başka bir deyişle; konut ve işyerlerini kiralamalarında ve haftalık, günlük veya benzeri şekilde kısa süreli konut kiralamalarında herhangi bir miktara bağlı olmaksızın kira ödemelerinin bankalar veya PTT aracılığıyla yapılması zorunlu hale gelmiştir. Konuya dair detaylı açıklamalarımıza erişmek için bağlantıyı  kullanabilirsiniz. (GİB tarafından 17.10.2024 tarihli ve 32695 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 328)

 

Vergi Hukukunda Yargı Kararları

Vergi hukuku alanında önemli gördüğümüz yargı kararı aşağıda özetlenmiştir:

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 18.11.2020 tarihli ve E. 2019/975, K. 2020/1266 sayılı kararında özet olarak; asıl amme borçlusu şirketin kanuni temsilcinin sorumluluğuna gidilirken, asıl amme borçlusu şirketin mal varlığına değer biçilmemesi halinde amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsil olanağının bulunmadığı sonucuna varılamayacağına karar verilmiştir.

  • Karara konu somut olayda şirketinden tahsil edilemeyen kamu alacaklarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
  • Takibe konu alacakların tahsil edilememesi üzerine hakkında yapılan malvarlığı araştırması sonucunda şirket adına kayıtlı gayrimenkule rastlanılmamıştır. Ancak şirket adına kayıtlı 2006 ve 2007 model iki adet motosiklet tespit edilmiştir. Bunun üzerine şirket adına haciz varakaları düzenlenmiş ve her iki motosiklet üzerine 11.10.2010 tarihinde haciz konulmuştur. İlk derece mahkemesi; 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan borçların asıl borçlu şirket tarafından ödenmediğini ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da sayılan tüm takip yollarının tüketilmiş ve buna rağmen kamu alacağının borçlu şirketten tahsil edilememiş olması karşısında, şirketin kanuni temsilcisi olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davayı reddetmiştir.
  • Karara karşı yapılan temyiz başvurusu neticesinde Danıştay şu tespitlere yer vermiştir: Davalı tarafından vergi borçlusu şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırması sonucu aktifine kayıtlı iki adet aracın satışından ve banka mevduat hesaplarındaki meblağdan vergi borcunun karşılanamayacağı ileri sürülerek takibatın sonuçsuz kaldığı belirtilmiştir. Ancak hacizli araçların satış işlemlerinin gerçekleştirilip, banka hesabındaki tutarların da idarenin hesabına alınması sonucunda vergi borcunu karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi ve kamu alacağının şirketten tahsil edilebilmesi için tüm takip yollarının tüketilmesi gerekirken bu yollar tüketilmeden davacı adına ödeme emirleri düzenlenmesinde isabet görülmemiştir.
  • Danıştay’ın bozma kararı üzerine dosyayı tekrar değerlendiren ilk derece mahkemesi kararında ısrar etmiştir. İlk derece mahkemesinin ısrar gerekçesi ise asıl amme borçlusu şirketin, ödemesi gereken borç miktarının 120.423,81 TL olduğu belirtilmesine rağmen üzerinde kayıtlı bulunan iki adet motosiklet ile muhtelif banka hesaplarında tespit edilen toplam 2.581,15 TL malvarlığından başka bir değere sahip olmamasıdır. Yani mevcut malvarlığının şirketin borçlarını karşılamayacağının açık olmasıdır.
  • İlk derece mahkemesinin ısrar kararı üzerine dosya VDDK önüne gelmiştir. VDDK öncelikle kanuni temsilcinin, asıl amme borçlusu tüzel kişiliğin borçlarından kaynaklanan sorumluluğunun şartları açıklanmıştır. Bunun akabinde asıl amme borçlusu şirketin tüzel kişiliği sona ermiş ise de kanuni temsilci olan davacının değinilen alacaklar yönünden sorumluluğu devam etmektedir. Ancak bu sorumluluğun hangi tutarla devam edeceğinin ortaya konulması gerekmekteyken asıl amme borçlu şirkete ait iki adet motosikletten oluşan malvarlığına değer biçilmediği görülmektedir. Dolayısıyla şirketten kamu alacağının tahsil olanağının bulunmadığı saptanılmaksızın kanuni temsilciden tahsili amacıyla takip edilmesi hukuka uygun düşmemiştir.
  • Bu kapsamda, asıl amme borçlusu şirketin malvarlığının değerinin, dava konusu ödeme emirleri içeriği kamu alacağını karşılayıp karşılamadığı ya da ne kadarlık kısmını karşıladığı veya karşılamadığı tespit edilmemiştir. Söz konusu tespit yapılmaksızın, kamu alacağının, şirketten tahsili olanaksızlığından söz edilemeyecektir. Dolayısıyla değinilen tespit ve belirleme yapılmaksızın kamu alacağının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuki isabet bulunmamaktadır. Bu gerekçeyle temyiz isteminin kabulüne karar verilmiştir.

 

Güncel Özelgeler

Vergi hukuku alanında önemli gördüğümüz güncel özelge hakkında aşağıda detaylı açıklamalara yer verilmiştir:

  • GİB Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen E-50426076-125[11-2022/20-454]-157740 sayılı özelgede özet olarak; iş kazası sonucu mahkeme kararına istinaden ödenen tazminat, yasal faiz ve harçların kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
  • İlgide kayıtlı özelge talep formunda özetle; işyerinde meydana gelen iş kazası ile ilgili olarak mahkemece; davacı işçinin %30, şirketin %70 oranında kusurlu bulunduğu ve şirketin tazminata mahkum edildiği, işçiye tarafınızca ödeme yapıldığı belirtilmiş olup, şirket tarafından mahkeme kararına istinaden ödenen söz konusu tazminat, yasal faiz ve harçların, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider yazılıp yazılamayacağı hususunda görüşü talep edilmiştir.
  • 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Kabul Edilmeyen İndirimler” başlıklı m. 11/g bendinde, sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
  • Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, ödenen tazminatların gider yazılabilmesi için, işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunması şarttır. Ancak, kurumlarca işle ilgili ödenen tazminatlar, sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunsa dahi, kurumların, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurundan kaynaklanması halinde gider olarak yazılamamaktadır.
  • Bu çerçevede, işyerinde gerçekleşen iş kazası sonucu yaralanan işçiye, mahkeme kararına göre kusur oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanarak ödenen tazminat, yasal faiz ve harç bedellerinin tamamının, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

 

Hazırlayan:

Av. Doğa Can Altınözlü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir