07.06.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Yargıtay kararı ile kanun yararına temyiz başvurusu üzerine yapılacak incelemede başvuru konusu kararın sadece yürürlükteki hukuka aykırı olup olmadığının denetlenmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Bunu aşar şekilde kanun yararına temyiz incelemesinde, maddi vakıaların denetimi veya delil değerlendirmesi yapılmaması gerektiği karara bağlanmıştır. (07.06.2023 tarihli ve 32214 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin E. 2023/6813, K. 2023/4900 sayılı 03.04.2023 tarihli kararı)
Karara konu somut olayda davacı; 03.12.2018-21.12.2019 tarihleri arasında sigorta danışmanı olarak çalıştığını, iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, aylık ücret alacağı, yıllık izin ücreti ve prim ücreti alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Daha sonrasında birleşen dava dilekçesinde; davacının aynı adreste faaliyet gösteren, aynı kişilere ait olan, aynı işi yapan ve dolayısıyla aralarında organik bağ bulunan iki şirket tarafından birlikte istihdam edildiği, bu nedenle Şirketlerin işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ileri sürülmüştür. Sonuç olarak birleşen davada da kıdem tazminatı, aylık ücret alacağı, yıllık izin ücreti ve prim ücreti alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep edilmiştir.
Mahkeme, davalı şirketlerin adreslerinin aynı olması ve grup şirketi olmaları nedeniyle davalı şirketlerin ilgili alacak kalemlerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarına kanaat getirerek prim alacağı dışındaki istemler bakımından davanın kabulüne kesin olarak karar vermiştir.
Söz konusu ilk derece mahkemesi kararı sonrasında Adalet Bakanlığı kanun yararına temyiz yoluna başvurmuştur. Başvuru sebebi ise, davalı Şirketlerin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarına dair gerekçenin somut olarak ispatlanamamasıdır. Nitekim Adalet Bakanlığı’na göre, faaliyet alanı farklı olan davalı şirketlerin sırf davacı işçiden mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yaptığı somut verilerle ispatlanamamıştır.
Başvuruyu inceleyen Yargıtay, öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) temyize ve kanun yararına temyize ilişkin hükümlerini ortaya koymuştur. Kanun hükümleri uyarınca, kanun yararına temyiz talebinin yerinde görülmesi halinde başvuruya konu karar bozulur ancak bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bu bağlamda, kanun yararına temyiz ile olağan kanun yolu başvurusu olan temyiz arasında bir ayrım yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
HMK m. 363 uyarınca ilk derece mahkemelerinin veya Bölge Adliye Mahkemelerinin kesin kararlarına karşı Adalet Bakanlığı tarafından kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kanun yararına temyiz yoluna başvurulabilir. Nitekim kanun hükmünün gerekçesinde de karar verilirken yürürlükteki hukukun yanlış uygulanmasının her an için söz konusu olabileceği, kanun yararına temyizin, yanlışlık tespit edilip daha sonra benzer işlemlerden kaçınmak için kabul edilen bir sistem olduğu, Yargıtayın yaptığı incelemede uygulamanın yanlış olduğu sonucuna ulaşırsa karan kanun yararına bozacağı ifade edilmiştir.
Buna karşılık olağan bir kanun yolu olan temyiz incelemesi için bozma sebepleri; hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi ve karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikler bulunmasıdır. Temyiz yolunda, mahkeme kararı sadece hukuka uygunluk yönünden değerlendirilir.
Sonuç olarak kanun yararına temyizde, başvuru konusu kararın sadece yürürlükteki hukuka aykırı olup olmadığı denetlenir. Bu denetim ise, temyiz incelemesinin aksine, kanun yararına temyizde görece sınırlı bir inceleme yapılmasını gerektirir.
Bu açıklamalarda sonra Yargıtay, söz konusu başvuruyu değerlendirmiştir. Yargıtay’a göre Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz başvurusu, mahkemenin maddi vakıalar ile davanın ispatına yönelik değerlendirmelerine ilişkindir. Yargıtay, temyiz yolunda dahi maddi vakıaların denetimi ile delil değerlendirmesine girilmemesi gerektiği yönündeki madde gerekçesi dikkate alarak; kanun yararına temyizde bu tür bir değerlendirmenin yapılmaması gerektiğini belirtmiştir. Başka bir deyişle kanun yararına temyiz başvurusu neticesinde Yargıtay tarafından, olayın esasına girilerek maddi vakıaların veya delillerin değerlendirilmesi mümkün değildir. Sonuç olarak kanun yararına bozma istemi; mahkemece verilen kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu, bir diğer ifade ile yürürlükteki hukukun yanlış uygulandığı noktasında bir sonuca varılması mümkün olmadığından yerinde görülmemiştir.
Hazırlayanlar:
Stj. Av. Cevdet Emre Koçak
Av. Doğa Can Altınözlü