Anayasa Mahkemesi (“AYM”), 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (“Kanun”) m.3/15’te yer alan, asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunan hallerde işe iade talebiyle arabuluculuk görüşmelerine işverenlerin birlikte katılması ve iradelerinin uyumlu olması koşulunu Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti (E.2024/157, K.2025/121, 03.06.2025). Mahkeme, işçiye arabuluculuk öncesinde asıl-alt işveren ilişkisini ve taraflarını isabetle tespit etme yükümlülüğü yüklenmesinin, mahkemeye erişim hakkına (Anayasa m.36) ölçüsüz müdahale oluşturduğunu belirtti. (AYM’nin 17.10.2025 tarihli ve 33050 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 03.06.2025 tarihli ve E. 2024/157, K. 2025/121 sayılı kararı)
Bilindiği üzere işe iade yolunda arabuluculuk dava şartı olup fesih bildiriminin tebliğinden itibaren bir ay içinde arabulucuya başvurulmalı; anlaşma sağlanamazsa son tutanak tarihinden itibaren iki hafta içinde dava açılmalıdır. Yargıtay uygulamasında işe iade davalarında sıklıkla asıl işveren ile alt işverene birlikte husumet yöneltilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu zeminde Kanun’da yer alan itiraza konu m.3/15, arabuluculuk safhasına özgü anlaşma olabilmesi için işverenlerin birlikte katılımı ve iradelerinin uyumu olması gerektiği şeklinde ek bir koşul koyuyordu. Kanun’un ilgili hüküm şu şekildedir:
“(15) Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı halinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranır.”
Fiiliyatta bu, işçinin kısa başvuru süresi içinde asıl–alt işveren bağını ve taraflarını doğru belirleyip başvuruyu her iki işverene yöneltmesini; görüşmelerde de eş zamanlı katılım ve irade uyumunun gerçekleşmesini gerektiriyordu.
Söz konusu hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla iptali için Adana 6. İş Mahkemesi tarafından başvuruda bulunulmuştur. Başvuru kararında özetle; iş sözleşmesi feshedilen işçinin bir ay içinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurmasının yasal yükümlülük ve dava şartı olarak öngörüldüğü, asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunan hallerde arabuluculuk başvurusunun her ikisine birden yapılmasının şart koşulması suretiyle işçiye asıl işvereni araştırma külfeti yüklendiği, söz konusu ilişkinin bazı durumlarda tespitinin mümkün olamayabileceği, ilişkinin yargılama safhasında belirlenmesi halinde ise arabuluculuk başvuru şartı gerçekleşmediğinden davaların usulden reddedildiği, bu durumun Anayasa’nın 36. maddesiyle güvence altına alınan adil yargılanma/mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu ileri sürülmüştür.
Başvuru, Anayasa Mahkemesi tarafından mahkemeye erişim hakkı (Anayasa m.36) ve ölçülülük (Anayasa m.13) yönlerinden incelenmiştir. Kuralın kanunilik ve meşru amaç bakımından açık ve öngörülebilir bulunduğu, taraf sıfatı tartışmalarını azaltma ve asıl-alt işverenin arabuluculuğa katılımını sağlama hedeflerinin güdüldüğü tespit edilmiştir. Bununla birlikte ölçülülük denetiminde, elverişlilik koşulunun sağlandığı; ancak gereklilik aşamasında aynı amaca daha hafif araçlarla (ör. Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.124 uyarınca taraf değişikliği) ulaşılabileceği, bu nedenle zorunluluk şartının karşılanmadığı; orantılılık bakımından ise işçiye kısa sürede asıl-alt işveren ilişkisinin ve taraflarının isabetle belirlenmesi külfeti yüklenerek şart sağlanamadığında dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret sonucunun doğduğu, böylece kamusal yarar ile bireysel yarar arasında makul dengenin bozulduğu ve mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz müdahale oluşturulduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa m.13 ve m.36 ile bağdaşmadığı değerlendirilerek, ilgili hükmün iptaline karar verilmiştir.
17.10.2025
Hazırlayan:
Av. Cevdet Emre Koçak