Aleni olmayan konuşmaya dair gizli ve planlı olarak alınan ses kayıtlarına ilişkin emsal teşkil edebilecek Anayasa Mahkemesi kararı 01.12.2022 tarihli 32030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı.
Karara göre somut olayda başvurucu, borç ilişkisiyle ilgili konuşmasının planlı şekilde ve suç kastıyla hareket edilerek aleni olmayan bir ortamda kayıt altına alındığını ve bu kaydın şüpheli olarak bulunduğu bir ceza soruşturması dosyasına sunulduğundan bahisle kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu 03.01.2018 tarihli dilekçesinde, söz konusu konuşmanın rızasına aykırı şekilde kayda alındığını ileri sürerek kamu davası açılması talebinde bulunmuştur.
Başsavcılık, söz konusu ses kaydının başvurucunun ve diğer bir kısım kişinin şüpheli olduğu bir soruşturmanın müştekisi durumundaki kişi tarafından soruşturma dosyasına sunulduğunu tespit etmiştir. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, şüphelinin ses kayıtlarını sunarken başvurucu tarafından işlendiğini iddia ettiği suçlara ilişkin olarak delil sunma saikiyle hareket ettiği kanaatine ulaşmıştır. Başsavcılık, başvurucunun özel hayat alanına dahil olan ve özel hayatının gizliliğini ihlal eden bir hususun konuşulmadığını, söz konusu görüşmenin kayda alınmasında ve soruşturmaya delil olarak sunulmasında kasıt unsurunun oluşmadığını, bu yönde Yargıtay kararlarının bulunduğunu belirterek 08.02.2018 tarihinde kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
KYOK kararına karşı başvurucu, Sulh Ceza Hakimliğine itirazda bulunmuştur. İtiraz dilekçesinde, talep edilen delillerin toplanmadığını, ses kaydında kesinti ya da montaj olup olmadığına ilişkin tespit yapılmadığını, kendisinin ve ses kaydında isimleri geçen kişilerin ifadelerinin alınmadığını ileri sürmüştür. İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği verdiği karar ile itirazı reddetmiş ve gerekçe olarak da KYOK kararının usule ve mevzuata uygun olduğunu ifade etmiştir.
AYM kararına göre Başsavcılık, başvurucunun rızasına aykırı olarak elde edilen ve kullanılan ses kaydının alınma usulünün başvurucunun temel haklarının korunması konusundaki haklı beklentisine aykırı olmadığına ilişkin ikna edici bir yaklaşım ortaya koyamamıştır. Zira kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararda, ses kaydını elde eden kişilerin meşru bir amacının bulunduğu ve suç kastının mevcut olmadığı ifade edilmiş ise de başvurucunun rızasına aykırı şekilde gerçekleştirilen söz konusu eylemlerin onun kişisel verilerini ve özel hayat alanını ne suretle etkilediği hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
AYM kararında, söz konusu şartların somut olay özelinde ne şekilde gerçekleştiğinin savcılık ve sulh ceza mahkemesi kararlarında tartışılmamasını eleştirmiştir. AYM, başvuruya konu kararlarda, başvurucunun özel hayat alanı ile kişisel verilerine saldırı teşkil eden fiilin ölçülü olup olmadığı ile amaçlananın farklı yöntemlerle elde edilip edilemeyeceği hususlarında açık ve anayasal güvenceleri dikkate alan bir değerlendirme yapılmadığını belirtmiştir. AYM’nin kararında, söz konusu savcılık ve sulh ceza mahkemesi kararlarında, çatışan menfaatler arasında hangi tarafa üstünlük tanınacağı konusunda kesin olmayan ve uygulanması olaya göre değişebilen bir karara atıf yapılmakla yetinildiği ve somut olay özelinde var olan çatışma halindeki menfaatlerin adil biçimde dengelenmesi çabasına girilmediği vurgulanmıştır.
AYM’nin kararında, delil elde etme amacına kesin şekilde üstünlük veren bu türden bir yaklaşımın kategorik olarak böylesi saldırıların hukuk karşısında himaye edilmesine neden olacağı ve anayasal düzeyde teminat altında olan kişisel verileri ve özel hayat alanını korumasız bırakacağı değerlendirilmiştir. Sonuç olarak Anaya Mahkemesi, özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Yazar: Stj. Av. Berat Karakaya