Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve çevresindeki on ilimizi tesiri altına alan deprem hadisesi şüphesiz ki ülke olarak herkesi derinden etkilemiştir. Dolayısıyla bu acı hadiseden etkilenen kişilerin hukuki olarak neler yapabilecekleri gündeme gelmiştir. Yazımızda da kişilerin özel hukukta açacakları tazminat davalarını ele alacağız.
TAZMİNAT DAVALARI KİMLERE KARŞI AÇILABİLİR?
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) haksız fiil hükümleri zarar gören ile arasında sözleşme ilişkisi olsun veya olmasın yüklenici, denetleyici, mimar ve mühendisler gibi kusurlu kişilere karşı tazminat davası açılabileceğini söylemektedir.
Yapı malikleri, 4708 sayılı Yapı Denetim Hakkında Kanuna dayanarak yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı yüklenicisine (müteahhidine) karşı tazminat isteminde bulunabilirler. Ayrıca satış sözleşmesi ve eser sözleşmesine dayanılarak müteahhite tazminat davası açılabilir. Satıcı yapıya gelen doğrudan zararlardan sorumludur fakat ispatlaması halinde dolaylı zararların sorumluluğundan kurtulabilir. Yapının yıkılmaması ve onarılabilecek halde bulunması durumunda satıcıdan kişilerden ücretsiz olarak talep edebilecektir. Nitekim yapı eserinin malikiyle ile ilgili sorumluluk hakkında TBK’nın 69. maddesinde şu belirlemelere yer verilmiştir:
“Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.”
Ayrıca kira sözleşmesine de dayanılarak zarar görülmesi halinde kiraya verene karşı tazminat davası açılabilir. Kiraya veren kusuru bulunmadığı takdirde tazminat ödemekten kurtulabilecektir ancak yapının onarılması mümkün bir şekilde hasar alması halinde yapının onarılmasını isteyen kiracıya karşı yapının onarılması yükümlülüğünden kurtulamayacaktır.
Depremzedeler, 3194 sayılı İmar Kanununun çeşitli maddelerine dayanılarak yapılara inşaat ve oturma izni veren aynı zamanda yerel yönetimlerin imar planlarını onaylayan ve ruhsat veren Çevre Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığının da sorumluluğu dolayısıyla söz konusu bakanlığı da dava açılabilecektir.
Tazminat isteminde bulunulabilecek bir diğer kurum ise deprem enkazından çıkarılan kişilerin bilimsel ve teknik kurallara aykırı şekilde yapılarak ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermesi halinde 15.07.2018 tarihli 4 no’lu cumhurbaşkanı kararnamesine göre Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) olacaktır.
ÖLÜM VE YARALANMA HALİNDE AÇILABİLECEK TAZMİNAT DAVALARI NELERDİR?
Depremden kaynaklı olarak hayatını kaybeden kişiler için yasal mirasçıları cenaze masraflarını ve ölmeden önce tedavi görmüşse karşılanmayan tedavi masrafları gibi ölümden kaynaklanan masraflar için açılan dava da tazminat talebinde bulunulabilir. Hayatını kaybedenin bakmakla yükümlü olduğu kişiler varsa açılan tazminat davasıyla destekten yoksun kalma zararlarını isteyebilirler. Manevi tazminat davası da ölenin yakınları açısından söz konusu olacaktır.
Depremden kaynaklı kişinin vücut bütünlüğü bozulmuşsa buna dair tazminat davaları açılabilir. Yaralanan kişi; tedavi masraflarını, bakım görmesi halinde buna dair giderlerini, yaralandığı için çalışamadığı sürede ücretinin tazminini, sürekli bir iş göremezlik halinde bu zararın giderilmesini isteyebilir. Ağır yaralanma gerçekleştiyse manevi tazminat da söz konusu olacaktır.
TAZMİNAT DAVALARINDA ZAMANAŞIMI SÜRESİ NASIL HESAPLANIR?
Tazminat davalarında zamanaşımı, TBK’nın 72. maddesinde zararın sorumlusu kişinin öğrenilmesinden itibaren başlayacak şekilde belirlenmiştir. Buna göre,
“Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.”
Yapı Denetim Hakkında Kanununun 3. maddesi zamanaşımı süresine özel bir düzenleme getirmiştir. Bu düzenleme şu şekildedir:
“Yapı denetim kuruluşları öncelikle risk bazlı denetim yapar. Yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı müteahhidi ile birlikte yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye karşı, kusurları oranında sorumludurlar. Bu sorumluluğun süresi; yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren, yapının taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlarda ise iki yıldır.”
Söz konusu maddelere göre tazminat davaları, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararın üstünden on yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar fakat kanun ceza davaları için daha uzun bir süre öngürülmüşse o süreye uyulması gerektiğini belirtilmektedir. Yapı denetim kuruluşları için ise özel bir düzenleme getirilmiş yapının taşıyıcı kısımları ile ilgili on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlar için iki yıl geçmesi ile sorumlulukları zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir.
Yazar: Stj. Av. Alpyüce Eves