Bülten

#7 Vergi Hukuku Gelişmeleri (8 – 22 Temmuz 2024)

Vergi Hukuku Mevzuatında Gelişmeler

 

1- Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (“GİB”) resmi internet sitesinde 17.07.2024 tarihinde “170 No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri” yayımlanmıştır.

  • 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrası ve geçici 33 üncü maddesi uyarınca, 2023 hesap dönemi sonunda ve düzeltme şartlarının gerçekleşmesine/varlığına bağlı olarak (geçici vergi dönemleri dâhil) izleyen hesap dönemlerinde, bilançoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmasına ilişkin usul ve esaslar 555 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiş ve uygulamaya yönelik bazı hususlar ile örnekli açıklamalara 20/2/2024 tarihli ve 165 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde yer verilmiştir.
  • Söz konusu sirküler ile de enflasyon düzeltmesi işlemlerinde kullanılacak 2024/Ocak-Haziran aylarına ait ortalama ticari kredi faiz oranları açıklanmaktadır.

 

2- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, 20.07.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararı kapsamında, Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi’nde konut olarak kullanılan ve taşınmaz kültür varlığı olduğu yönünde taraflar arasında ihtilaf bulunmayan taşınmazlar hakkında 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 30. maddesi ve anılan maddenin verdiği yetkiye istinaden çıkartılan Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmelik’in 2. maddesi kapsamında tasarrufunun kısıtlanmış sayılmaması gerektiğini karara bağlayarak bölge idare mahkemeleri kararları arasındaki aykırılığı gidermiştir. (Danıştay VDDK tarafından 20.07.2024 tarihli ve 32607 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan E. 2024/2, K. 2024/7 sayılı karar)

Vergi Hukukunda Yargı Kararları

Vergi hukuku alanında önemli gördüğümüz yargı kararı aşağıda özetlenmiştir:

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 15.02.2023 tarihli ve E. 2021/818, K. 2023/139 sayılı kararında özet olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsilinin Usulü Hakkında Kanun’a istinaden düzenlenen ödeme emri ve haciz işlemlerine karşı düzeltme-şikayet yoluna başvurulması hukuka aykırı bulunmuştur.

  • Karara konu somut olayda, davacı tarafından, kendisinden cebri icra yoluyla tahsil edilen tutarın iadesi talebiyle yapılan düzeltme-şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ile tahsil edilen tutarın tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır.
  • İlk derece mahkemesi tarafından yapılan incelemede, kamu alacağının tahsili aşamasında ve 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan işlemlere karşı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen ve verginin tarh aşamasında yapılan hesap ve vergilendirme hatalarının düzeltilmesi amacıyla öngörülen düzeltme yolunun izlenmesinin mümkün olmadığı belirtilmiş ve davacı tarafından yapılan düzeltme-şikayet başvurusunun reddine ilişkin davalı idare işleminde hukuka aykırılık bulmamıştır.
  • Davacının istinaf istemi reddedildikten sonra uyuşmazlığı inceleyen Danıştay 9. Dairesi özetle; dava konusu edilen şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlem 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamındaki işlemlerden olup mahkemece işin esasının vergi hatası kapsamında incelenmesi gerekirken, ödeme emri ve haczin, kamu alacağı niteliği kazanmış vergi, ceza ve harçların tahsili amacıyla vergi idarelerinin tahsilat aşamasında 6183 sayılı Kanun’a istinaden düzenlediği işlemlerden olması nedeniyle, ödeme emrine ve hacze karşı 213 sayılı Kanun’da düzenlenen hata düzeltmeye ilişkin hükümler uyarınca düzeltme-şikayet yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı, davacı tarafından yapılan düzeltme-şikayet başvurusunun reddine ilişkin davalı idare işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesini yasaya uygun bulmamış ve ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.
  • İlk derece mahkemesi, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar etmiştir.
  • Danıştay VDDK ise 9. Daire ile aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk derece mahkemesinin ısrar kararını bozmuştur.

Güncel Özelgeler

Vergi hukuku alanında önemli gördüğümüz güncel özelge hakkında aşağıda detaylı açıklamalara yer verilmiştir:

GİB tarafından verilen 84098128-120[94-2022/11]-134083 sayılı 05.03.2024 sayılı özelgede özet olarak, avukatın arabuluculuk faaliyetine ilişkin almış olduğu eğitim giderlerinin serbest meslek kazancından indirim konusu yapmasının mümkün olduğu belirtilmiştir.

  • Söz konusu özelge talebinde; avukatlık faaliyetinin yanı sıra arabuluculuk faaliyetiyle de iştigal edileceğinden bahisle söz konusu faaliyete ilişkin olarak mükellefiyet tesis edilmeden önce üniversiteden “Hukuk Uyuşmazlıkları ve Arabuluculuk” konusunda alınan eğitime ilişkin giderleri serbest meslek kazancınızdan indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Bakanlık’tan görüş talep edilmiştir.
  • GİB, söz konusu özelge talebini değerlendirirken 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun (“Kanun”) 65. maddesine değinmiştir. Kanun’un “Serbest meslek kazancının tarifi” başlıklı 65. maddesinde “”Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” hükmüne yer verilmiştir. Kanun’un “Serbest meslek kazancının tespiti” başlıklı 67. maddesinin birinci fıkrasında ise “Serbest meslek kazancı bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet dolayısıyla yapılan giderler indirildikten sonra kalan farktır.” düzenlemesi yer almaktadır.
  • Bununla birlikte, yine Kanun’un “Mesleki giderler” başlıklı 68. maddesinde ise serbest meslek kazancının tespitinde hasılattan indirilecek giderler bentler halinde sayılmış olup maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderlerin serbest meslek kazancının tespitinde hasılattan indirilebileceği hükme bağlanmış olup söz konusu genel giderlerin serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirilebilmesi için kazancın elde edilmesi ve idamesi ile açık ve doğrudan bir bağının bulunması, yapılan işin mahiyetine uygun olması ve iş hacmi ile mütenasip olması gerekmektedir.
  • Bu hükümlere değindikten sonra GİB, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun – 29/1. maddesinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV den, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler nedeniyle ödenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV yi indirim konusu yapabileceklerinin, 29/3. maddesinde ise, indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği hüküm altına alındığını belirtmiştir.
  • Mezkur hükümlerden ve yapılan yorumlardan hareketle mükellefiyet tesisinden önce satın alınan mal ve hizmetler ile diğer giderlere ait olan belgelerin, işe başlanılmasını müteakip VUK hükümleri uyarınca öngörülen sürede yasal defterlere kaydedilmesi ve vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla, söz konusu belgelerde yer alan katma değer vergisi tutarlarının genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılmasının mümkün olduğu belirtilmiştir.

 

 

Hazırlayan:

Av. Cevdet Emre Koçak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir