Vergi Hukuku Mevzuatında Gelişmeler
- Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”) 11.06.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararında uzun süreden beri tartışmalı olan bir konu hakkında nihai karar verilmiştir. AYM, uluslararası ihalelerden alınan damga vergisinin vergiye dayanak kanun hükmünün iptal edilmesi sonrasında düzeltme şikayet yoluyla geri istenemeyeceğine hükmetti. Karara dair detaylı açıklamalarımıza bağlantıyı kullanarak erişebilirsiniz. (AYM’nin 11.06.2024 tarihli ve 32573 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 06.03.2024 tarihli ve 2022/41426 sayılı kararı)
- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (“VDDK”) 13.06.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bölge İdare Mahkemesi kararları arasındaki ayrılıkların giderilmesi kararında, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (“VUK”) 132/A maddesi uyarınca yapılan elektronik yoklama sırasında nezdinde yoklama yapılanın veya temsilcisinin bulunmaması ya da bu şahısların imzadan çekinmesi halinde elektronik yoklama neticesinde düzenlenen yoklama fişini temsil eden elektronik yoklama imza formunun VUK m. 131/2 uyarınca polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılmasının gerektiğini hükme bağlamıştır. Karara dair detaylı açıklamalarımıza bağlantıyı kullanarak erişebilirsiniz. (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 32575 sayılı ve 13.06.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan E. 2023/10, K. 2024/5 sayılı kararı)
Vergi Hukukunda Yargı Kararları
Vergi hukuku alanında önemli gördüğümüz yargı kararı aşağıda özetlenmiştir:
Danıştay VDDK’nın 14.02.2024 tarihli ve E. 2022/137, K. 2024/78 sayılı kararında özet olarak defter ve belge isteme yazısının doğrudan doğruya şirketin kanuni temsilcisinin ikametgah adresine tebliğe çıkartılması hukuka aykırı bulunmuştur.
- Karara konu somut olayda, davacı adına, herhangi bir mücbir sebep bulunmaksızın yasal defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediğinden bahisle düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden katma değer vergisi indirimleri reddedilmek ve 2010 yılının Aralık döneminden devreden katma değer vergisi azaltılmak suretiyle yeniden düzenlenen beyan tablosu uyarınca 2011 yılının Ocak ilâ Aralık dönemleri için re’sen tarh edilen katma değer vergileri ile vergilerin üç katı tutarında kesilen ve tekerrür hükmü uygulanmak suretiyle artırılan vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
- İlk derece mahkemesi yapılan yargılama sonunda, şirketi ilgilendiren defter ve belgelerin istenmesine ilişkin yazının, kanuni temsilcinin ikamet adresinde eşine tebliğ edildiğini belirtmiştir. Şirketin kanuni temsilcisinin ikamet adresinde şirket adına yapılacak tebliğ o adreste bulunanı değil şirketi ilgilendirdiğinden, tebliğin bizzat ilgilisine yapılması gerekmektedir. Şirketin kanuni temsilcinin ikametgah adresinde, kanuni temsilcinin eşine yapılan tebliğ hukuka aykırı olduğundan dava konusu vergi ve cezaların 2011 yılının ilgili dönemlerindeki katma değer vergisi indirimlerinin reddedilmesinden kaynaklanan kısmında hukuka uygunluk bulunmadığı hükme bağlanmıştır.
- İdarenin istinaf istemi reddedildikten sonra uyuşmazlığı inceleyen Danıştay 4. Dairesi özetle; davacı şirkete ait defter ve belgelerin istenmesine ilişkin yazının hem şirket adresine hem de şirketin kanuni temsilcisinin MERNİS adresine tebliğe çıkartıldığını vurgulamıştır. Şirket adresine gönderilen evrak, tebliğ edilemediği halde şirketin kanuni temsilcisinin MERNİS adresine gönderilen evrak, 16/11/2015 tarihinde kanuni temsilcinin eşine tebliğ edilmiştir.
- Tüzel kişilere yapılacak tebliğ, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılabileceğinden, davacı şirketin temsilcisine tebligat yapılması yeterlidir. Bu durumda tebligatın 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun tebliğ yapılacak kimseleri belirleyen 94. maddesinin son fıkrasına uygun olarak yapıldığı belirtilerek istinaf mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
- İstinaf mahkemesinin aynı kararda direnmesi üzerine uyuşmazlık VDDK önüne gelmiştir. VDDK, VUK kapsamında gerçek ve tüzel kişilerin hangi adreslerinin bilinen adres olarak kabul edileceği sayma suretiyle belirlendiğini belirtmiştir. Bilinen adresler arasında tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin ikametgâh adresleri sayılmamıştır. Dolayısıyla tüzel kişilere VUK’ta sayılan bilinen adreslerinde ulaşılamaması halinde kanuni temsilcisinin ikametgâh adresinde tebliğin denenmesi yönünde kanuni bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ancak tüzel kişilerin bilinen adreslerinde bulunamadığı hususunun usulüne uygun olarak tespit edilmiş olması durumunda, tebligatın yukarıda belirtilen amaçları dikkate alındığında, vergilendirme ile ilgili işlemin kanuni temsilcinin ikametgâh adresinde tebliğ edilmesinde hukuken bir engel bulunmamaktadır.
- Olayda, davacı şirket adına düzenlenen 13/11/2015 tarihli defter belge isteme yazısının, şirketin bilinen adresine tebliği denenerek şirketin adresinde bulunamadığı usulüne uygun şekilde ortaya konulduktan sonra defter ve belge isteme yazısının kanuni temsilcinin ikamet adresine tebliğ edilmeye çalışılması gerekirken aynı tarihli defter belge isteme yazısının doğrudan şirket kanuni temsilcisinin ikamet adresine de tebliğe çıkarılmasında hukuka uygunluk bulunmadığından davacı adına defter ve belge ibraz yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahisle tarh edilen cezalı vergilerde hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Güncel Özelgeler
Vergi hukuku alanında önemli gördüğümüz güncel özelge hakkında aşağıda detaylı açıklamalara yer verilmiştir:
Gelir İdare Başkanlığı (“GİB”) tarafından verilen E-73903997-010.99[34-2023/1]-27983 18.05.2023 sayılı özelgede özet olarak, devre mülk sahiplerinden yıllık giderlerin karşılanması için alınan aidat, dairelerinde kaldıkları süre kadar elektrik ve su giderlerine katılım payı ve sosyal tesislere giriş ücretinin konaklama vergisine tabi olmadığı belirtilmiştir.
- GİB konuyu düzenleyen yasal mevzuatın, 7194 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile yeniden düzenlenen 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun (“GVK”) 34. maddesi ve 14.12.2022 tarihli ve 32043 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliği’nde yer aldığını belirtmiştir.
- GVK m. 34/1’de özetle; otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetlerin (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabi olduğu ve geceleme hizmetinin; sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulmasının vergilendirmeye etki etmeyeceği hükmü yer almaktadır.
- GVK m. 34/2’de özetle verginin mükellefinin birinci fıkrada belirtilen hizmetleri sunanlar olduğu yer almaktadır.
- GVK m. 34/3’te ise vergiyi doğuran olayın, birinci fıkrada belirtilen hizmetlerin sunulması ile meydana geldiğine yer verilmiştir.
- Son olarak Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliği’nin “I-Verginin Konusu” başlıklı bölümünde; konaklama tesisleri bakımından bir sınırlandırma bulunmadığı, tesisin; türü, sınıfı, niteliği, ilgili mevzuatta yer alan tarif ve tanımlamaları ve ilgili mevzuata göre turizm işletmesi belgesi ve/veya işyeri açma/işletme belgesi olup olmadığına bakılmaksızın, konaklama hizmeti sunan bütün tesislerde verilen kanun kapsamındaki hizmetlerin vergiye tabi olduğu düzenlemesi mevcuttur.
- Bu düzenlemelerden hareketle devre mülk hakkı sahiplerinden yıllık giderlerin karşılanması amacıyla alınan ve devre mülk sözleşmesinde belirlenen aidat, elektrik ve su giderlerine katılım payı ve sosyal tesislere giriş ücreti konaklama vergisine tabi olmadığı belirtilmiştir.
Hazırlayan:
Av. Doğa Can Altınözlü