AYM’nin 17.08.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararına konu somut olayda ilk derece mahkemesi davacıya gelecek celseye kadar ıslah yapması için süre vermiştir. Mahkemenin verdiği süreye uygun olarak yapılan ıslah, Yargıtay tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) m. 181 uyarınca bir haftalık süre içerisinde yapılmadığı gerekçesiyle geçersiz sayılmıştır. AYM, Yargıtay’ın bu yorumunun mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir. AYM’ye göre, mahkemenin vermiş olduğu daha uzun süreye güvenerek hareket eden başvurucunun ıslah talebi süresinde yapılmış sayılmalıdır. (AYM’nin 17.08.2023 tarihli ve 32282 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2019/1312 Başvuru Numaralı Kararı)
Başvuruya konu somut olayda başvurucu, iş akdinin feshedilmesi üzerine 16.08.2013 tarihinde Niğde 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinde işçilik alacaklarını talep ettiği kısmi dava açmıştır. Yetkisizlik kararı ile dosya, İş Mahkemesi sıfatıyla Bor Asliye Hukuk Mahkemesine (“ilk derece mahkemesi”) gönderilmiştir.
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılamanın 26.11.2014 tarihli üçüncü celsesinde bilirkişi raporu taraflara verilmiştir. Başvurucu vekili ıslah taleplerinin olduğunu belirterek mahkemeden süre istemiştir. İlk derece mahkemesi başvurucu vekiline, davayı ıslah edip harç makbuzunu dosyaya sunmak için gelecek celseye kadar süre vermiştir. Aynı celsede davalı vekiline, bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmak için süre verilmiştir.
Son celse olan 4. celsede; taraflar bilirkişi raporuna karşı beyanlarını sunmuş, davacı vekili ıslah dilekçesini sunmuş, davalı yan zamanaşımı def’inde bulunmuş ve davacının ıslah dilekçesini süresinde vermediğini öne sürmüştür. İlk derece mahkemesi 16.02.2015 tarihinde ıslah dilekçesi ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar vermiştir.
Temyiz başvurusu sonucunda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 19.01.2017 tarihli kararı ile ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur. Yargıtay, başvurucu vekiline duruşmada gelecek celseye kadar ıslah talebinde bulunması için süre verilmişse de HMK m. 181 uyarınca kısmen ıslaha başvuran tarafın ıslah yapması için bir haftalık süresi olduğunu vurgulamıştır. Islah yapmak isteyen taraf bu süre içinde ıslah edilen işlemi yapmadığı takdirde ıslah yapılmamış gibi davaya devam edileceği HMK’da hüküm altına alınmıştır. Yargıtay ayrıca, HMK m. 181’de düzenlenen sürenin kesin olduğunu ve mahkeme tarafından arttırılıp eksiltilemeyeceğini de belirtmiştir.
Bozma kararı üzerine dosyayı tekrar ele alan ilk derece mahkemesi, bozmaya uymuş ve ıslah talebini kabul etmemiştir. Sonuç olarak davacının sadece dava dilekçesinde belirtiği miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar gerekçesinde; her ne kadar davacı ıslah işlemini kendisine ara karar ile verilen süre içerisinde yapmışsa da ıslah için HMK’da öngörülen sürenin kesin olduğu ve hakim tarafından artırılamayacağı belirtilmiştir. Karar Yargıtay tarafından aynı şekilde onanarak kesinleşmiştir.
Kesinleşen karara karşı bireysel başvuru yoluna giden başvurucu, mahkeme tarafından verilen süre içerisinde ıslah dilekçesi sunduğunu, mahkemeye güvenerek hareket ettiğini buna rağmen ıslah işleminin geçersiz sayılması sonucunda mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Uyuşmazlığı değerlendiren AYM öncelikle konuyla ilgili Yargıtay kararlarına yer vermiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (“YHGK”) 21.02.2018 tarihli ve E. 2015/(7)9-3666, K. 2018/244 sayılı kararına atıf yapılmıştır. Anılan karar, bireysel başvuruya konu somut olayda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu karardan tamamen farklı niteliktedir. YHGK kararına konu uyuşmazlıkta da tıpkı somut
olaydaki gibi derece mahkemesi, davacıya bir sonraki celseye kadar ıslah için süre vermiştir. Dolayısıyla davacı, ıslah talebini 1 haftalık süre içerisinde mahkemeye vermemiştir. YHGK bu durumda, mahkeme tarafından verilen ara karardaki süreye uygun olarak yapılan ıslaha itibar edilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır.
Bu açıklamalardan sonra AYM uyuşmazlığı adil yargılanma hakkı ve daha da özelinde, mahkemeye erişim hakkı ekseninde değerlendirmeye başlamıştır. Mahkemeye erişim hakkı en temelde, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasın isteyebilme anlamına gelmektedir. Somut olayda başvurucunun işçilik alacaklarına ilişkin davada ıslah talebinin süresinde yapılmadığından bahisle reddi mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir. AYM daha önce vermiş olduğu bazı kararlara atıf yapmıştır. Anılan kararların ortak özelliği şu şekildedir: Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu sürelerin tek başına mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmez. Ancak mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka aykırı olarak açıkça yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedeniyle kişilerin dava açma veya kanun yollarına başvuru hakkının kısıtlanması, mahkemeye erişim hakkını ihlal eder. AYM birçok bireysel başvuruda, derece mahkemelerince gösterilen sürelere güvenerek hareket eden başvurucuların derece mahkemesince oluşturulan hukuki belirsizliğe katlanmasının ölçülü olmadığına ve bu durumun, mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir.
İlkeleri olaya uygulayan AYM somut olayda, başvurucunun ıslah talebinin süre gerekçesiyle incelenmemesinin mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale teşkil edip etmediğini incelemiştir. AYM, başvurucunun HMK m. 181’de düzenlenen 1 haftalık süre içerisinde ıslah yapmadığının sabit olduğunu vurgulamıştır. Öte yandan ilk derece mahkemesi ara kararında belirtilen süreye uygun olarak ıslah talebinde bulunulduğu da açıktır. Yani başvurucu, ilk derece mahkemesi ara kararında belirtilen süreye güvenerek hareket etmiştir. Mahkemelerin yapılacak usul işlemlerinde taraflara doğruyu gösterme, başka bir ifadeyle tarafları yanıltmama yükümlülüğü mevcuttur. Sonuç olarak, mahkemenin ıslah için HMK’ya aykırı bir süre öngörmesine başvurucunun katlanmak zorunda bırakılması ölçüsüz bir müdahale olarak kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ve dosyanın yeninden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Hazırlayanlar:
Av. Doğa Can Altınözü
Stj. Av. Esin Gülbek