AYM bireysel başvurularda başvuruda bulunma süresinin, başvurucunun kendisini vekil ile temsil ettirmesine bakmaksızın kararın UYAP’tan öğrenme tarihinden başlayacağına karar verdi. (16.05.2023 tarihli ve 32192 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 08.03.2023 tarihli ve 2019/13338 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi Kararı)
Başvuruya konu somut olayda başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucunun göreve ataması gerçekleştirilmemiştir. Başvurucunun söz konusu işlemin iptali talebiyle açtığı davanın İdare Mahkemesince reddine karar verilmiş, ardından söz konusu karar istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşmiştir. Nihai karar, başvurucuya 06.04.2019 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 30.04.2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
Hal böyle olmakla beraber AYM, kendisini vekille temsil ettiren başvurucunun nihai kararı 27.03.2019 tarihinde UYAP üzerinden öğrendiğini ve buna rağmen 30 günlük süre içerisinde bireysel başvuruda bulunmadığından bahisle bireysel başvurunun süresinde yapılmadığından bahisle başvurunun reddine karar verilmiştir. Esasen kendisini vekille temsil ettiren başvurunun salt Vatandaş UYAP üzerinden kararı öğrendiğinden bahisle süre aşımından bireysel başvurunun reddedilmesi bireysel başvuru hakkını önemli ölçüde kısıtlamakta olup anılan karar birçok yönden eleştiriye açıktır. Kararın gerekçesi ise şu şekildedir:
AYM ilk olarak, bireysel başvuru yolunda otuz günlük süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un (“6216 sayılı Kanun”) 47. maddesi mucibince “öğrenme tarihinin” esas alınması gerektiğini belirtmiştir. Bireysel başvuruda sürenin başlangıcının ihlalin öğrenilmesiyle başlamakta olduğunu vurgulayan AYM, vekil ile takip edilen işlerde de öğrenmenin asıl kişi veya vekil tarafından gerçekleşmesinin sürenin başlangıcı bakımından herhangi bir farkın söz konusu olmayacağı ifade etmiştir. Bu karara varan AYM, 7201 sayılı Tebligat Kanunu m. 11’de yer alan vekille takip edilen işlerde vekile tebligat yapılmasına dair düzenlemeyi de değerlendirmiş ancak 6216 sayılı Kanun’da yer alan ve bireysel başvurularda öğrenme süresine
öncelik veren düzenlemenin Tebligat Kanunu’ndan daha önce uygulanmasını gerektiğini belirtmiştir.
Sonuç olarak bu gerekçelerle başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
Söz konusu karar oyçokluğuyla alınmış olup 7 adet karşı oy içermektedir. Karşı oylar incelendiği takdirde temel olarak aynı gerekçelere yer verilmiştir. Karşı oylar incelendiğinde özellikle şu ifadeler göze çarpmaktadır:
- Türk hukukunda vekille takip edilen davalarda tebligatın vekile yapılması esastır. Bu itibarla bir davanın takibi için vekil tayin etmiş olan kişinin söz konusu davada kanun yollarına başvurma dahil tüm işlemlerin kendisi değil vekil tarafından gerçekleştirileceğini, sürelerin ise vekile tebliğ tarihi itibarıyla başladığını bilmektedir. Bu nedenle başvurucunun; bireysel başvuru süresinin de nihai kararın vekil tarafından öğrenildiği tarihten itibaren başladığı beklentisinin oluşması normal iken, başvuru süresinin nihai kararın UYAP üzerinden öğrenildiği tarihten itibaren başlatılmasını öngörmesi düşük bir ihtimaldir.
- Bununla birlikte bireysel başvuru süresinin değerlendirilmesinde de aşırı katı yaklaşımdan kaçınmak gerekmektedir. Şüphesiz ki bu husus, başvurucuya ağır bir külfet getirmektedir.
- Son olarak AYM’nin karar gerekçesinde dayanmış olduğu 6216 sayılı Kanun m. 47’de yer alan düzenlemenin esasen vekille takip edilen işlerde uygulanmayacağı da karşı oylarda yer almaktadır. Nitekim söz konusu kanun hükmü, vekille takip edilen işlerde hangi tarihin bireysel başvurunun başlangıç tarihi olarak kabul edileceğine dair bir düzenleme içermemektedir. Bu haliyle kanunda bir boşluğun bulunduğu kabul edilmeli ve vekille takip edilen işlerde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na göre vekile yapılan tebligat ile sürenin başlaması kabul edilmelidir.
Söz konusu kararda karşı oylar büyük önem arz etmektedir. Kanımızca Anayasa Mahkemesi’nin, kararın öğrenildiği an olarak vatandaşın vekili olup olduğuna bakmaksızın nihai kararın UYAP’ta açılma tarihini esas alması, başvurucuya ağır ve öngörülemez bir külfet getirmekte olup ciddi olarak mağduriyete yol açmaktadır. Ayrıca başvuru süresinin de bu kadar şekilci ve katı yorumlandığı için işin esasına girilmemesi de başvurucunun bireysel başvuru hakkını orantısız şekilde kısıtlamaktadır. Söz konusu düzenlemenin bu derece katı uygulanması özellikle vekille takip edilen işlerde, Anayasa’nın 36. maddesince koruma altına alınan adil yargılanma hakkının ihlaline yol açmaktadır.
Hazırlayanlar:
Stj. Av. Cevdet Emre Koçak
Av. Doğa Can Altınözlü